Zeki Baştürk yazdı; TAŞ KALPLERDE ÇİÇEK AÇAR MI?

Zeki Baştürk yazdı; TAŞ KALPLERDE ÇİÇEK AÇAR MI?

Köşe yazarımız Zeki Baştürk makalesinde;

Seçim günü yaklaştıkça taraflar arasında yarış kızışıyor. Ağıza alınmayacak sözler söyleniyor, karalar çalınıyor, aşağılayıcı söylemler almış başını gidiyor. Yetmiyor, uydurma görseller sunuluyor, seçim araçları yaşlanıyor.

Tüm bu korkutma, sindirme, ayrıştırma, ötekileştirme eylem ve söylemlerine karşılık bir taraf sevgi dilini kullanıyor. Aşağılayıcı sözlere kalp işareti ile yanıt veriyor. Taş atanlara gül atıyor.

Ne var ki , ne yazık ki yoksullaşan, pahalılıktan etkilenen, geleceğini yurt dışında arayanlar , kendini değersiz kılanları destekliyor da baharı getireceğini söyleyenlere, taş yerine çiçek atanlara, kalp resmi yapanlara yeterince katkı sunmuyor. Her ne kadar alanlar, kalp resmi yapanlarla dolsa da insan daha çoğunu istiyor.

Sevgi kazansın istiyoruz. Taş yürekliler yerine sevgi dolu yürekler kazansın istiyoruz. Karakış bitsin, bahar gelsin diyoruz. Çünkü bahar, umuttur, bolluk berekettir, aydınlık gelecektir. Bahar, umutların yeşermesi, doğanın canlanması, güllerin, çiçeklerin açmasıdır. Gönüllerin sevgi ile dolmasıdir.

Bahar gelince nasıl da güzel açar elma çiçekleri, şeftali çiçekleri, ayva çiçekleri. Nasıl da güzel açarlar erguvanlar, laleler, sümbüller, nergisler. Açsın bizim de gönlümüzde tüm çiçekler . Dolsun gönüllerimiz sevgiyle.

Bahar gelince nasıl da yeşerir doğa. Tıpkı yeşeren umutlarımız gibi. Nasıl da coşar, dereler, ırmaklar. Seçim gecesi de coşsun yürekler. Sular seller gibi çağlasın sevinçlerimiz.

Bildik bir öykü. Anımsatmakta yarar var.

Ünlü yazar Dostoyevski, sürgündeyken hapishanedeki bir köpekle, insan ilişkileri üzerine gözleme dayalı bir deney yapar.

Köpeği takibe alır ve yanından geçen her mahkumun onu tekmelediğini gözlemler. İlginç olan şey, köpeğin mahkumlardan kaçmaması ve yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekme pozisyonu almasıdır. Köpeğin yanından geçen her mahkum köpeği tekmelemekte ama köpek buna bir tepki vermemektedir.

Dostoyevski, bir gün köpeğe yaklaşır ve onun başını okşamaya başlar. Köpek bir süre şaşkın şaşkın ona baktıktan sonra, hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlar.

Önüne gelen mahkumun tekmelediği köpek, o günden sonra nerede Dostoyevski’yi görse ondan kaçar ve ona bir daha asla yaklaşmaz.

Bu durum bize her zaman kötülük gören kişinin sevgiyi gördüğünde ona uyum sağlamakta zorlanacağını, hatta oradan kaçacağını gösterir.

Herkesin huzursuz olduğu ve yakındığı bu davranış biçimi, günümüzün belki de en büyük sorunudur. Sevgisizlik ve kendine yapılan kötülüğü hak gören bu anlayışla çokça karşılaşıyoruz.

Bu seçim , bu algıyı, bu kosullanmayı değiştirecektir umarım. Tekme atanlara değil başını okşayanlara oy vermelidir halkımız. Taş atanlara değil kalp resmi yapanlara destek vermelidir ki bahar gelsin ülkemize. Çiçekler açsın her yerde. Sular çağlasın, bolluk bereket fışkırsın topraktan. Sevgi kaplasın her yanı.

Sevgi kurtaracak dünyayı. Sait Faik’in dediği gibi ” Bir insanı sevmekle başlar her şey!”
Sevelim, sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?