Corona Süreci İYİ Yönetilemedi

Corona Süreci İYİ Yönetilemedi

İYİ Parti Bursa İl Başkanı Uzman Dr. Yahya Bahadır Türkiye’nin ve tüm dünyanın içinde bulunduğu corona virüsü sürecinin Türkiye’de sağlık ve ekonomi alanlarına etkilerini değerlendirirken devletin aldığı tedbirlere de değindi.

Yahya Bahadır sağlık konusunda Türkiye’nin durumu hakkında konuştu. Bahadır ‘’Corona virüsü Çin’de başladı. Çin bu sorunu belli bir süre kendi içinde çözmeye çalıştı. Kontrol etmesi zordu ve kontrol edemeyince dünyaya yayıldı. Şu anda bu enfeksiyon 200’ye yakın ülkede mevcut. Türkiye’de ilk olarak 15 Mart’ta tanımlandı. Çin’de başlayan virüs diğer ülkelere dalga dalga yayıldı. Yurtdışından gelenler ve umreden gelenlerin bu yayılmada etkisi olduğunu görüyoruz.

Uçuş yasakları ve sınırların kapatılması konusunda daha sıkı tedbirler alınabilir miydi diye düşünüyoruz. Bu hastalığı başkalarına bulaştırmamanın en önemli yolu hijyen ve temizliğe dikkat etmektir. Bu hastalık kendiliğinden başkasına bulaşmıyor, insanlar onu bulaştırıyor.  Sosyal mesafeye dikkat edilmelidir. Bir de maske takılmasını öneriyoruz. Böyle salgınlarda en büyük tehlike sistemin zaafa uğraması ve çökmesidir. İtalya ve İspanya’nın başına gelen de budur. Bizim bunu yaşamamamız için bu dönemi çok iyi atlatmamız gerekiyor. Vaka sayılarımız İspanya, İtalya ve İran’dan çok daha hızlı yayıldığını gösteriyor. Bunu önlememiz lazım.

Tedbirler arasında el yıkama konusu uygulanıyor ama maske ve sosyal izolasyon konusunda yeteri kadar yol almamız bizim kendi gayretimize bağlı. Bu salgın kendilerine gelmeden önce birçok ülke maske stoklamıştı. Biz de bunlara maske ihraç etmiştik. Çoğu ülke maske ihracatını durdurdu. Biz ise salgına girdikten sonra durdurduk. Maske sıkıntısı yaşıyoruz. Bakanlığımız bu konuda harekete geçti. Bir şekilde bu açığı kapatmaya çalışıyor. Salgın da aslında bir afettir ve her ülkenin bir afet planı vardır. 2019 yılında Cumhurbaşkanlığımızın kararnamesi ile bir afet planı hazırlanmış. Bu mesele hepimizin meselesidir.

Bu iş sadece vatandaşa ve sağlıkçıya ihale edilerek yürütülemez. Hastalık Çin’de başladıktan ve diğer ülkelere de yayılmaya başladığında bize de bulaşacağı belliydi. Uçuşlar durdurularak, maske üretimi yapılarak, sağlık ordusu eğitilerek, hastanelerimizi buna göre yapılandırarak salgın başlamadan önce hazırlığımızı yapabilirdik. Örneğin Güney Kore daha önce başka bir salgın yaşamıştı. Dersini aldı ve bununla ilgili hazırlıkları hemen yaptı ardından da salgını kontrol etti. Bizim daha hızlı yol almamız ve salgının önüne geçmemiz gerekiyor. Toplumda hızlı yayılan bir salgının en büyük felaketi insanların hastanelerde tedavi olacak yataklar veya yoğun bakım hastalarında cihaz veya yatak bulamaması sorunudur. Biz birinci basamak dediğimiz koruyucu sağlık hizmetlerini unuttuk.

En büyük sorun burada. Birinci basamak sağlık hizmetleri, koruyucu sağlık hizmetleri hem ucuz hem de toplumun sağlığını direkt etkileyen, hastalıkları önleyen en önemli yöntemdir. Birinci basamak olan koruyucu sağlık hizmetlerini Türkiye yeni yeni hatırlıyor. Ben hep güçlendirilmiş aile sistemlerinin çok önemli olduğuna inanırım. Bir aile hekimliğinde röntgen, basit bir laboratuvar olsa hastalarımızın birinci basamakta çözümünü yapacağız ve ikinci, üçüncü basamakta yer alan hastanelerin yükünü azaltacağız. Sistem şu anda tamamen hastalığa yönelik yürütüldü, koruyucu hizmetlere yönelik yürütülmedi. Yaş ilerledikçe risk artıyor.

Her yaş grubunda onkoloji tedavisi gören hastalar, direnci düşük hastalardır. Akciğer hastalıkları olanlar, nakil geçirmiş olanlar, bunlarda hastalanma ve hastalığı ciddi seyretme ihtimali yüksek olduğu için bu hastaların daha çok korunması lazım. Sağlıkçılarımız risk taşıyor. Genel olarak dünyada sağlıkçıların yüzde 25-30 kadarı enfekte oluyor. İtalya 50, İran’da 60-70 hekimin vefat ettiğini biliyoruz. Koruyucu sağlık hizmetleri bir ülke için çok önemlidir. Biz bunu cumhuriyetimizin ilk yıllarında çok iyi uyguladık. Sonrasında sağlık sektörünün insanların sağlığını koruyan değil de hasta olduktan sonra tedavi olmayı sağlayan bir yola doğru akması bizi üzüyor. Asıl önemli olan korumaktır. Salgınların toplumsal olarak bilincin çok daha gelişmesini sağlayacak şekilde sağlığa bakış açısını değiştireceğini umut ediyorum. Bu süreci en az vaka ve can kaybıyla atlatmanın mücadelesini vermeliyiz. Bu, iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, vatandaşıyla, bu ülkede yaşayan bütün milletimizle topyekun bir mücadeleyle olur. Herkesin kendine göre sorumluluğu ve Bakanlığımızın verdiği bilgilere göre hareket etmemiz lazım.’’ dedi.

Sosyal Devlet Nerede?

Yahya Bahadır: ‘’Salgınlar hep dünyada çok ciddi ekonomik sıkıntılara sebep olmuşlardır. Bu enfeksiyon Türkiye’nin hemen hemen her yöresine dağılmış durumda. Bu hastalığa karşı sistemin çökmeden ve insanların tedaviye kavuşabilmesini sağlamak için kurucu tedbirlere önlem almak zorunda kalıyoruz. Bu dönemde insanları izole ederek salgının önlenmesini sağlamaya çalışıyoruz. Bu da toplumda üretici, sanayici, çiftçi, herkesi etkiliyor. Ekonomi duruyor, hayat yavaşlıyor. Bunun bir maliyeti olacaktır. Önemli olan bu maliyeti minimize edecek şekilde bu işi atlatmak. Virüsün insanları hasta etmesinin yanında ekonomik alanda hayatlarını etkileyecek olan ekonomik çöküntü de önemli bir etkidir. Bu süreçte tek elden ve tepeden yönetilen bir sistemle karşı karşıyayız. Genel Başkanımız bu konuyla ilgili defalarca açıkladı, mecliste önlem alınmasıyla ilgili önerge verildi. Ama siyasetçiler arasında bununla ilgili bir konuşma olmadı.

Bu durum milletin başına gelmiş bir afettir. Bu işte hep beraber olmamız lazım. Bu salgının geleceği diğer ülkelere yayılmaya başladığında belliydi. Bu salgında daha iyi hazırlanabilirdik. Daha önceden tedbirler alınması gerekiyordu. 2019 yılında hazırlanan salgın planı sadece sağlıkla ilgiliydi. Ama bunun ekonomik, hazine, üretim, esnaf ve çalışan boyutuyla ilgili hiçbir hazırlığın olmadığını görüyoruz. Pakette yapılan uçaklardaki KDV’nin yüzde 1’e düşürülmesi ve konutlarda yatırılan paraların azaltılması müteahhitlere hizmet ediyor. Bu dönemde kim ev alır? Zaten uçuşlar da durduruldu. Örneğin ABD işe gidemeyen vatandaşına para veriyor, ona bakıyor. Sosyal devlet budur. Bizde ise bir kampanya düzenleniyor, vatandaştan para toplanıyor.

IBAN numarasını vatandaştan isteyeceğine kendisi IBAN veriyor. Tamam biz yardım edelim de sosyal devlet nerede? Havaalanlarına, köprülerine, müşteri karşılığı verilen müteahhitlere paraları ödemeyelim, milletimize dağıtalım, insanlarımız yaşasın. Böyle bir krizden sonra insanlar işlerini nasıl kuracak, yürütecek? Şimdi her ülke kendi gıdasını kendi sağlayacak. Kolay kolay satar mı? Biz nasıl gıda açığımızı kapatacağız? Her boyutuyla bunu düşünmek lazım, hızlı hareket etmek lazım. Bu izolasyon döneminde insanların yaşamını sürdürecek bir sosyal devlet anlayışıyla bu işi götürmemiz lazım. Esnaflarla ilgili alınan borçların ötelenmesi kararları doğru ancak yeterli değil. Burada sanki ileride işler birden açılacak da para dönecek gibi bir düşünce var.

Devletin piyasadaki para sıkıntısını çözmesi lazım. Bu iktidar döneminde üreterek kalkınmanın yaşanmadığı, betona yığılmış ve satarak aktarılmış bir inşaat sektörü üzerinden çark döndü hep. Üretimi bir şekilde sağlamak zorundasınız. Türkiye ithalat ülkesi oldu. Toplumu genel anlamda ihracata yönlendirme ve rekabet edebilir bir ülke olmanın yolu da her alanda üretmek ve kalkınabilecek şekilde dünya standardında bir seviyeye gelmektir. 18 yıl önceki Türkiye ile şimdiki Türkiye’ye baktığımızda çok geriye gittiğimizi görüyoruz. Dünya nerede, komşularımız nerede, biz neredeyiz? Ölçü budur aslında. Salgınlardan en çok etkilenenler üretemeyen ve kendi göbeğini kesemeyen, kalkınamayan ülkeler oluyor. Doğalgaz ve elektrik faturalarının ödenmesi konusunda iki sebep var.

Ya genel ve yerel iktidarın gözü hala vatandaşın cebinde ya da para bitti. Bence her ikisi de var. Paranız olsaydı belki çalışma hayatını durduracak ve salgını durduracak bir karantina uygulanabilirdi ama bunun da devlete yüklediği bir ekonomik yük var. Çoğu belediyelerin de ne kadar borcu olduğunu biliyoruz. Getirilen af yasasının cinsel suçlar, çocuk istismarları, kadına şiddet, uyuşturucu, kasten adam öldürme gibi suçları da kapsadığını gördük. Bunlar İYİ Parti’nin kırmızı çizgisidir. Bunlar toplumun yapısını etkileyen, derin yaralar açan suçlardır ve bunların affı olmamalıdır. Bununla ilgili duruşumuzu sergiledik.

Cezaevlerinde anormal bir yoğunluk var. Bunların da infazlarının bir şekilde dışarıda yürütülmesi konusundaki çalışmalar devam ediyor. Cezaevlerinde şu ana kadar hastalığın olmadığı söyleniyor. Türkiye’de AKP’nin sağlığa katkılarını inkar etmiyoruz. Ancak bunu yaparken de verilen tahribatı unutmamak lazım. Türkiye’de yıllarca sağlıktaki sistemi özveriyle yürüten sağlık kadrosunu horlayarak, aşağılayacak ve bunları paracı insanlar olarak görerek bu ülkede bir şekilde rol değiştirildi. Sağlığa aktarılan para arttı ama paralar başka sermayelere gitti. Gelinen noktada sağlıkta şiddet artmaya başladı. Hekimlere, sağlık çalışanlarına saygı bitti. Ailesinden uzak duran ve insanlarımızın hayatını kurtarmak için kendi hayatını riske atan ve hastanelerde yatan birçok sağlık çalışanımız var.

Bu insanların sağlık hizmetini verebilmesi için öncelikle sağlıkta şiddet yasasının acilen çıkartılması lazım. Bizim için sadece alkış değil, problemi çözmek önemli. Bu işi de paraya endekslemek çok yanlış. Türkiye koruyucu sağlık hizmetleri konusunda birinci basamağını güçlendirerek yaparsa bu ülke inanın ikinci ve üçüncü basamak hizmetlerini daha kaliteli yapacaktır. Örneğin biz Şehir Hastanesi’ne karşı değiliz ancak bu hastane açılırken Bursa’daki diğer hastaneler kapatılmamalıydı. Yatak sayımız ve yoğun bakım sayımız çok artmadı. Buraları kapattık, orayı açtık. Vatandaş oraya ulaşamıyor. Birinci basamak aile hekimliği dediğimiz hizmetler güçlendirilmeli, oradaki hizmetler daha da sürdürülebilir şekilde hekimlerin, sağlık çalışanlarının imkanları artırılmalı. Bu süreçte en çok üzüldüğümüz ve en çok sıkıntı yaşayan esnaflarımız olacak. Esnaf evine nasıl ekmek getirecek? Hayatını nasıl sürdürecek? Devletten de bir güvencesi yok. Esnafa krediyi verdiğinizde o krediyi nasıl ödeyecek? Önce ona karşılıksız destek olmalı. Devlet bu gün için var. Devletin bu konuda ayırdığı bir fon yok mu?’’ ifadelerini kullandı.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?