Zeki Baştürk yazdı; DEĞME FELEK

Zeki Baştürk yazdı; DEĞME FELEK

Köşe yazarımız Zeki Baştürk makalesinde;

“Bugün benim efkarım var, zârım var
Değme felek değme telime benim
Gül yüzlü yârim elden aldırdım
Değme felek değme telime benim ”

Muammer, bir televizyon programında saz çalacak, türkü söyleyecekti.Sira kendisine gelince ne söyleyeceğini bilemedi, eski bestelerini anımsayamadi. Sazının teline dokundu ve ilk kez kendisinin duyacağı dizeler döküldü dudaklarından:
” Bu gün benim efkarım var, zârım var”
Bu türkü, Badegul’ ünün, aşkının,  o mavi gözlerinin son pınarlarıydi.

Bu tümceler, Hakan Uğurlu’nun “Değme Felek” adlı bir öyküsünden alınmıştır.. Kitaba da adını veren bu öykü, Muammer ile Badegul’ ün platonik aşklarını anlatir. Birbirine kavuşamayan , sonu ölümle biten iki aşığın acıklı  öyküsüdür bu. Bu öyküyle hem türkülerin gerçek olaylara dayandığına tanık oluruz  hem de köy gerçekleriyle yüz yüze geliriz.

Hakan Uğurlu, bir öğretmen yazar. Köy öyküleri yazan bir yazar. Çocukluğunun köylerde geçmesi, öğretmen olarak köylerde çalışması köylere ilişkin izlenimlerini, gözlemlerini, anılarını varsillaştirmis, bunları da yazıya dökerek köy öyküleri oluşturmuş.

Çocukluğunda annesinin öğüdünü kulağına küpe yapmış. Annesi, ” Boş çuval dik durmaz, okumayan insan adam olmaz” sözünü hiç çıkarmamış usundan. Öğretmenlik yaptığı yıllarda okullarımızda okuma eksikliğini görünce yazmaya karar vermiş. İyi de yapmış.

Köy romanı (uzun öykü) ve köy gerçegi ile ilk kez Tanzimat döneminde karşılaşırız. Nabizade Nazım ‘in Kara Bibik” adlı yapıtı bu türün ilk örneği kabul edilir. Cumhuriyet döneminde ise Yakup Kadri’nin Yaban romanı ile Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanları köy gerçeğine ayna tutan romanlardir. Köy Enstitülü yazarlardan Mahmut Makal’in ” Bizim Köy ” romanı ile Fakir Baykurt’un “Onuncu Köy ” romanı köy ve köylünün sorunlarını, çilelerini çok daha yalın ve çok daha çarpıcı biçimde yansıtırlar. Bu türde yazanlara Bekir Yıldız ile Osman Şahin’i de ekleyebiliriz. Şimdi de bu yazarların arasına Hakan Uğurlu’yu da eklemek gerektiğine inanıyorum.

Değme Felek, adlı öyküler kitabı Anadolu köylüsünün yaşamını tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Dede Korkut öykülerinde gerçek kişilere “ad verme” geleneği vardır. Bir kişi güzel ve olumlu bir iş başardiktan sonra bir ad’a kavuşur. Bu geleneği burada da görüyoruz. Örneğin, köylere verilen ” Öküzü Tereğe Çıkaranlar” ile “Kuşu Ağıla Kapatanlar” adları böyle bir geleneğin sürdüğünü gösterir.

Öykülerinin adları da çok ilginçtir.  ” Ayıyı Kandıran Çoban’ ” Bir Kaşık Suda Boğulmak ” gibi öyküler örnek gösterilebilir.

Öykülerinin konuları da adları gibi ilginçtir.Turk Kadınının çalışkan ve özverili oluşunu, birbirine kavuşamayan aşıkların dramını, feodal yapının çelişkilerini, gelin kaynana ilişkilerini, köylerdeki tarla sınır kavgaları ile tarla sulama savaşları, köy düğünleri, gelenek ve görenekleri yer alır bu öykülerde. Okurken köyü yaşarsınız, köylülerle birlikte yatıp kalkarsanız. Kimileyin gülersiniz kimileyin onlarla birlikte üzülüp ağlarsınız.

Betimlemeler ve benzetmeler de çok ilginçtir. Gülefer’in üç gelinini anlatirken kullandığı sözcükler çok değişiktir.
” Büyük gelin Emine’nin boyu zurefa gibiydi.” Ortanca gelin saf görünümlü ama saman altından su yürüten cinstendi.” Küçük gelinse kurnaz, hozan tilkisi suratlı, çilli, gözleri çakmak çakmak, her taşın altından çıkan şeytanın sol bacağıydi. ”
Ne denli ilginç betimlemeler değil mi?.

Kimi öykülerinden büyük dersler çıkarmak olası. Okulunda, öğrencilik yıllarında tembel olan öğrencilerin yaşamın gerçekleriyle karşılaştıklarında her türlü zorluğun üstesinden geldiklerini görüyoruz. Öğretmenin öğretemediğini yaşam öğretir.

Öğretmenin yazısıdır karanlık güçlerle mücadele etmek. Öğretmen Kâmil de böyle bir mücadele içine girer. Çıkarları bozulan şeyh ile toprak ağasının türlü oyunları ile karşılaşır. Aydınlık ile karanlığın mücadelesi yüzyıllarca sürmektedir. Pek çok roman ve öykünün konusu olmuştur.

Yalın bir dili sürükleyici bir anlatımı olan yazar Hakan Uğurlu, yerel sözcükleri de kullanarak hem öyküleri gerçekçi kılmış hem de anlatıma renk katmıştır.

Köyü ve köylüyü seviyorsanız, köyle ilgili roman ve öykülere ilgi duyuyorsanız bu yapıtı mutlak surette okumanızı öneririm.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?