Zeki Baştürk yazdı; HAYAT, SEVİNCE SEVİLİNCE GÜZEL

Zeki Baştürk yazdı; HAYAT, SEVİNCE SEVİLİNCE GÜZEL

Köşe yazarımız Zeki Baştürk makalesinde;

Ne isteriz bu şarkılardan? Oysa bu şarkılarla güler, bu şarkılarla ağlarız. Bu şarkılarla coşar,bu şarkılarla hüzünleniriz. Tüm duygularımızı onlarla anlatırız. Her seyimizdir onlar bizim. Sevgimiz, aşkımız, gözyaşımiz, kederimiz, onlarla dile gelir. Bunca yükü çeken şarkılara ah eder, lanet okuruz. Konservatuvar Mezunları Derneği’nin Otizm’li Çocuklar Farkındalık Konseri, koronun seslendirdiği
“Ah bu şarkıların gözü kör olsun” şarkısı ile başladı.
Ardından solistler geçidi başladı.
Aslında bir akademisyen olan fakat yıllarını sahnelerde geçiren Hazım Gökçen, ” Ben Her Eylül O Parkta” şarkısıyla yaşama romantizm ekledi. İlk aşklar, parklarda buluşmalar, Eylül ayının hüznü buluştu bu şarkıda.
Sevgili ile gonca hep birlikte anılır. Sevgilinin dudakları goncaya benzetilir. Sevgi Bozunogullari,
“Bir kızıl goncaya benzer dudağın” adlı şarkıya ses verdi. Güzel yorumuyla sevgiyi ölümsüzleştirdi.
İşin icinde konservatuvar olunca, eğitimli sesler, hemen kendini fark ettirdi. Gecenin amacı da farkındalık yaratmak değil mi? Sahneye gece gibi siyah giysileriyle bir solist çıktı. Zeki Müren ‘in düşlediği, uğruna şarkı bestelediği kadın bu olsa gerek cinsinden. Siyah giysili kadın, ” Gece kirpikli kadın” şarkısını yorumlarken şarkıyla uyumunu gösterdi.
Koro, Gülü susuz seni aşksız bırakmam” derken aşkın sevgiyle beslenmesine vurgu yapıyordu. Solist Elif Eneç,
Sakın bir söz söyleme , sesini duyan olur, sana göz koyan olur” şarkısıyla kıskançlık krizine yakalanmış bir aşığın duygularını yansıttı.
Semiha Bilgen ise,
‘Bana kollarını uzatsan biraz ” şarkısıyla seven bir insanın neler yapacağına ilişkin yanıt arıyordu sanki? Seven ne yapmaz? Severken ince düşünmek gerek. Duygulu olmak gerek. Karşındakini iyi anlamak, ona değer vermek gerek. Sanat müziği tutkunu Abdurrahman Duru, “Fikrimin ince gülü” şarkısını yorumlarken bu inceliği gözler önüne serdi.
Cem Ebeoglu, ” İçimde Kanımdasin” şarkısıyla sevgiyi tüm iliklerinde duyumsadiğini, Serap Tuktakaya, ” Takvimlerden Haberin Yok Mu?” diye sorarken aslında yılların nasıl da akıp geçtiğini anlatıyordu bizlere. Koro, İkinci bahar, yaşıyor ömrüm ” yorumuyla her yaşta aşkın yaşanabilecegini anlattı dinleyicilere.
Ayşe Balkan Güleç, “Kayboldum, kaybolan yıllar içinde” yıllar içinde yitip giden sevgileri anımsattı bizlere. Ayşe Akkoyunlu Yaldız, “Seninle bir Sonbahar” şarkısını öylesine neşeli ve hareketli biçimde okudu ki sevgiliye duyulan özlemi umursamadigini gösterdi.
Faruk Durgut’un seslendirdiği
“Sevemez kimse seni ” şarkısından sonra koronun okuduğu “Yar saçların lüle lüle ” ile konserin ilk bölümü sona erdi. Sanat yönetmeni ya da koro şefi Kemal Alevli’nin yüzünü görmek kısmet olmadı.İzleyenlere darginmis gibi hep sırtı dönük yönetti koroyu.
Kısa bir aradan sonra , ikinci bölüm, Hayrunnisa Güneş’in “Bir İlkbahar Sabahı ” ; Elif Kahraman’ in ” Seninle başım dertte” şarkılarıyla başladı. Şule Ateş ise , “Gülmeyi unutan yaşlı gozlere” seslendi.
Gecenin en can alıcı, en duygulandırici anı yaşandı.
Emel Kamberoglu, bir anne. Otizm’li bir çocuk annesi. Yıllarca oğlunun gözünün içine bakamayan, ona dokunamayan, sarilamayan bir anne.Bunun ne demek olduğunu anlayabilir misiniz? Yaşamadan anlatılabilir mi bu duygu?
Emel Kamberoglu, yaşadıklarını, yasayamadiklarini sözcüklere dökmüş.Ardindan da notalara. Kendi yazdığı dizelere ses verdi, can verdi. “Canım oğlum !’ diye seslendi.
“Doyamıyorum sana,
dokunamiyorum , diyerek içini döktü.Duygulu, içli yorumuyla yürekleri dağladı. Yüzünde hüzün, gözlerde yaşla okudu bu şarkıyı. Otizm’e, Otizm’li çocuklara dikkat çekti. Farkındalık yarattı.
Otizm, küçük yaşlarda başlar. Kimseyle göz teması kurmaz. Kimsenin kendisine dokunmasına izin vermez. Dikkatini toplayamaz. Yaşam boyu sürer bu hastalık.
Farkındalık konseri, konuk sanatçı İlker Cansevdi’nin şarkılarıyla sona erdi. Sanatçı tok ve yumuşak sesi ile beğeni topladı.
Hayat, sevince, sevilince güzel. Bir annenin çocuğuna sarılması, bir çiçeği koklamak, sosyal bir projede görev almak, insanlık adına bir şeyler yapmak ne güzel değil mi? Engelsiz bir yaşam kurmak için çaba harcamak, ne güzel değil mi? Farkındalık yaratmak , çok güzel değil mi?
Bir konserden çok öteydi bu gece. Sevmeyi, sevilmeyi öğretti bize. Sevgi, her derdin ilacı. Sevgi, mutluluğun ilk harcı. Yunus Emre ‘nin dediği gibi; ” Sevelim sevilelim,
Bu dünya kimseye kalmaz”.
Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?