Usta kalem bir yıkımın perde arkasını araştırdı. Köşe Yazarı Çağla Şahin; “Selam tüm okuyuculara selam olsun adaleti sadece kendine değil Ahmed Arif’in dizelerindeki ”Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim. Olmalı zaten. Olmazsa insan olmaz yüreğim” gibi yaşayabilenlere…
İlkini 2020 Temmuz’unda yazmaya başladığım ve 2021 Nisan ayına kadar defalarca yerinde araştırarak 4 kez köşe yazılarımda detaylarıyla yer verdiğim mühim bir konuydu Yukarı Marmaracık… Maalesef 2022 Ağustos ayında yani bugün yine yazmak gereği duydum. Maalesef diyorum çünkü yıllardır haksızlıklara usulsüzlüklere anlam veremediğimiz şekilde maruz bırakılan bir köyümüz burası…
Konuyu özetleyecek olursam; Yukarı Marmaracık köyü Yenişehir’e bağlı 2000 yıllık bir geçmişe sahip, içinde tarihi kilise kalıntıları, camii, çeşme, değirmen gibi kalıntılardan da anlaşılacağı üzere birçok medeniyete evsahipliği yapmış, havası temiz, geniş ekim alanlarına sahip şirin bir yer. 1970’lerde heyelan olasılığı sebebiyle köy köykent projesi kapsamında 3 km aşağıya çekilmiş. Fakat 20 yıl sonra tehlikenin artık olmaması sebebiyle bu köy arazileri zamanla satışa çıkarılıyor. Tamamına yakını emekli olan bir kısım insanımız emeklilik ikramiyelerini buraya bağlayarak doğayla huzur içinde yaşamak için satın alıyor. Arazilerin bir kısmı ise babadan kalma olan yine bir kısım emeklilerimiz eski evlerini düzenleyip yerleşiyorlar. Köyün tek su kaynağı olan 650 yıllık tarihi çeşmeden su ihtiyaçlarını giderirken bir taraftan elektri̇k ihtiyaçlarını da yine güneş enerjisi vs gibi kendi yöntemleriyle karşılamaya çalışıyorlar. 2020’ye gelindiğinde tüm prosedürler yerine getirildiği halde su-elektrik gibi doğal ve yasal haklarını almakta habire önlerine engel koyuluyor. Yol yapımı, elektrik alımları engellenirken tek su kaynakları çeşmeleri bile ekipler tarafından kesiliyor. Olayın medyaya yansımasıyla köy çeşmesi açılıyor fakat maalesef sorunlar yine bitmiyor.
Aşağı Marmaracık muhtarıyla son seçimlerde kullanılan oylardan dolayı giderek artan bir gerilim yaşandığını ifade eden köy ahalisi yine de muhtarın bu tutumuna da bir türlü anlam veremiyordu. O günlerde yazdığım yazımı “Her şeye pes etmeleri mi, vazgeçmeleri mi isteniyor?
Malum su olmayan bir yerde kimse uzun süre yaşayamaz…
Belki de asıl düşünmemiz gereken tüm bu anlaşılmazlıkların içindeki asıl amaç…
Sebep ne?” diye bitirmiştim.
Evet bu güne geldiğimizde ise olay iyice farklı bir boyut kazanmış görünüyor. Susuz, elektriksiz, yapılmayan yollara rağmen yine de yasal hakları sebebiyle kalmak için mücadele eden bu insanlar Yenişehir encümen kararıyla şok oldu.
Yerleşim birimindeki 64 binanın Yapı Kullanma İzni, İnşaat Ruhsatı ve Yapı Kayıt Belgesi gibi evrakları olmasına karşın ilk yapılan incelemede 13 binanın Yapı Kayıt Evrakları belediye tarafından iptal edilerek kaçak bina zaptı tutuldu. 13 binanın 2017 yılı uydu fotoğraflarında kapladıkları alan belgelenmişken apar topar alınan 16-06-2022 tarihli E-…..25/05 tanzimli yazısı ile 1 Temmuz’da boşaltılmaları istendi. Yürütmeyi durdurmak için Bölge İdare Mahkemesinde adli süreç devam etmesine rağmen 8 hane yerle bir edildi….
Bursa Yenişehir Marmaracık Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ve köydeki birçok vatandaşımızın avukatlığını üstlenen Av. Osman Atalay AKMAN ise konuyla ilgili: İmar durumu hakkında Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığına yaptığımız müracaat sonucunda; söz konusu taşınmazların Kırsal Yerleşim Alanları içerisinde kaldığı ancak İmar Planlarına ait bilgi-belgelerin yetkili ve sorumlu ilçe belediyesinden alınması gerektiği tarafımıza bildirilmiştir. Yenişehir Belediyesi ise özetle:
İlgili kurumlarla yapılan yazışmalar neticesinde eski Marmaracık Bölgesi için “Afete Maruz Bölge” kararının bulunmadığı ancak yeni yerleşim alanına ait 1992 yılında onaylı ve halen yürürlükte bulunan Marmaracık Mahallesi Kırsal Yerleşim Alanının bulunduğu, tapu kaydında köy içi yazan parsellerle ilgili hükmün, eski Marmaracık Bölgesi için uygulanmasının mümkün olmadığı,
Boş ve dolu parsel oranı göz önüne alındığında Marmaracık Mahallesi Kırsal Yerleşim Alanının genişletilmesi ihtiyacının bulunmadığı belirtilmiştir…
Avukat Akman, ”Kısaca Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından Kırsal Yerleşim Alanı olarak hukuki statüsü belirtilen Marmaracık Köyünde bulunan ve köy içi parsel statüsündeki taşınmazlar, Yenişehir Belediye Başkanlığı tarafından keyfi ve herhangi bir hukuksal dayanak sunulmaksızın Kırsal Yerleşim Alanı olmadığı belirtilmiş ve imar durumu talebimiz kanuna ve usule aykırı olarak reddedilmiştir” dedi.
Bu durumda elimizde olan onlarca belgeyi incelediğimizde Yenişehir Belediyesi büyük bir hukuksuzluğa ve usulsüzlüğe imza atıyor gibi. Tıpkı Aşağı Marmaracık muhtarının sularını kestiği, yol çalışmaları sırasında yollarının yapılmasına engel olduğu gibi…
Peki neden?
Aslına bakarsanız böyle bir yer, büyük siteler hatta yazın kafa dinlemek isteyenlere işletmeler açmak için ve pek tabii ki böyle bir yeri havada kapacak onlarca müteahhit için de bulunmaz bir lokasyon!
Neyse ki zamanında bu tür şeyler düşünülmemiş, bu güzel insanlarımıza satışı yapılmış da doğayla iç içe tarih kokan bu köyümüz korunabilmiş.
Bu insanlar dokuyu bozmamak için küçük bahçeli evler yapmaya özen göstermişler. Evlerin arka tarafını ise yine küçük bahçelerle yeşillendirmişler. Sonbaharda ise kendilerine göre ektikleri bu ürünlerden yine kendilerine göre konservelerini, reçellerini toplanıp beraberce yapıyorlar. Arada gelen çocuklarına da bir iki kavanoz en doğalından diye ayırmayı da ihmal etmiyorlar. Baktıkları birkaç tavuktan birkaç yumurta… Sabahları mis gibi… Etraflarında birçok cana da bakıyorlar. Hatta aşağı Marmaracık’tan gelen minik canları da ihmal etmiyor, doyurmaya çalışıyorlar.
Peki yıllarca çalışmış, vergisini ödemiş, kimi doktor, kimi öğretmen, kimi esnaf, kimi işçi emeklisi bu vatandaşlarımızın bir parça huzur bulmak için kısıtlı imkanlarıyla satın aldıkları ve bahçeleriyle, çiçekleriyle renklendirdikleri bu küçük cennetlerinden kim ne ister ki… Üstelik bir zamanlar şu an hanelerini yıkmaya hazırlanan aynı ellerle tokalaşıp, alınmış, resmiyet kazanmışken… Sebep ne?
Yılların yorgunluğunu unutmak için buraya yerleşen emeklilerimizin tek istediği ise adalet ve haklarının korunması… Bir de o küçük cennetlerinde huzurla yaşamak… O kadar…”