MAVİYE ÖZLEM

MAVİYE ÖZLEM

Yaklaşık bir ay öncesinden başladı hazırlıklar. Yasaklar, kısıtlamalar iyice bezdirdi, bunalttı bizleri. Kaçıp kurtulmak gerek buralardan. Maviliklere, özgürlüğe kaçmak. Güneş’in sofrasında dostlarla buluşmak. Dileğimiz, özlemimiz.

Şubat’ın sonunda başladı düşmeye cemreler. Mart’ın başlarında da düşmeyi sürdürdü. “Baharın gelmesi yakındır ” diye sevindik. Ne gezer! Yağmur, yağmurla karışık yağan kar ve kâr yağışı. Bahar beklentimizi ve umutlarımızı kışa çevirdi.

Kapalı , sisli puslu bir hava.  Gökyüzünü kaplayan kara bulutlar, kararttı içimizi. Ülkemizin havası gibi.

Kısıtlı saatlerde yapılan sabah yürüyüşleri ne denli keyifli olsa  da yeterli değil. Bitiminde eve dönüş. Sabah haber bütünleri izlenir  önce .Ardından  günlük gazeteler alınır ele. Neredeyse iş ilanlarına dek okunur tüm sayfalar. Öğleden sonra kitap okumaya gelir sıra. Akşam ise elde kumanda.  Kanallardaki tüm haber bültenleri izlenir birbiri ardınca.  Hep iç karartan haberler. Umut veren , içimizi aydınlatan bir haber yok. Hepsi karamsar, tümü umut yıkıcı.

Bir düşer gibi olan sonra hemen çıkışa geçen altın fiyatları ve döviz kurları. Bir sararan kısa sürede kızaran kentler. Salgının yarattığı karamsar tablolar. Artan bulaşı sayıları ve ölümler. Gelmeyen, yapılamayan aşılar. Bir yıldır eğitimden uzak kalan öğrenciler. Kapanan kepenkler, işten çıkarılan işçiler, emeklerinin karşılığını alamayan sağlıkçılar.

Bir yanda deniz kıyılarında, parklarda , bahçelerde kesilen cezalar; öte yanda lebalep salonlarda yapılan toplantılara alkış tutan eller. Bir yanda sevgilisi, kocası , oğlu tarafından şiddete uğrayan, öldürülen analar, eşler, sevgililer… Öte yandan birkaç yerden aylık alanlar, lüks araçlarda burunlarına pudra şekeri(!) çekenler. Havuzlarda, revü kızlarıyla yapılan ARGE çalışmaları.

Bir gecede çıkarılan kararnamelerle  ülkemizin üstüne çöken karabulutlar. Yok sayılan sözleşmeler, yok sayılan kadınlar. İnadına yapılmak istenen kanallar. Ülkemizin kurucusuna,  büyük insan Atatürk’e duyulan öfke. Yapılan saygısızlıklar, karalamalar…

Gel de özleme mavilikleri.

Bu iç karartan ortamdan uzaklaşmak için erken başladı hazırlıklar. Dostlar aranmaya başladı bir bir. Zeki ile İhsan çoktan karar vermişlerdi gitmeye. Oktay ve Hasan ile görüşüldü sonra. Onlar da razıydı çoktan. Fehmi ile Yılmaz’a da haber verilmeliydi elbet. Antalya’dan Yavuz’un gelecek olması sevindirdi bizleri. Sonra İsmail de katılacaktı aramıza. Ahmet ile Gürbüz de eklenince kadro tamamlandı.

Herkesin, hepimizin amacı, umudu bir: Özgür olmak, özgürlüğü doyasıya yaşamak. Yürüyüş yapmak  , doğa içinde doğa ile başbaşa yaşamak. Kısıtlamalardan uzak, dostlarla hoşça vakit geçirmek ( Gerekli önlemleri almak koşuluyla elbet). İnsanca istekler bunlar.

Nasıl gidilecekti? Hangi yol tercih edilecekti? Yollarda  nerelerde mola verilecekti? Gerekli seyahat izinleri alındı mı? Yanımıza hangi kitaplar alınmalıydı?

Konuşuldu birer birer. Uyarılar yapıldı. Tasarlandı.

Maviliklere ulaşma günü yaklaştıkça içimizi bir sevinç dalgası sardı. Mutluluk, umut, erinç sarıverdi her yanımızı. Bu, gerçeklerden  bir kaçış değil elbet. İnadına sağlığımızı korumak, inadına umudumuzu büyütmek yolculuğu bu. Çünkü ” sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.” Çünkü sağlıklı insan mücadele edebilir bu kara bulutlarla, kara düşüncelerle. Sağlığımızı korumak zorundayız. Sağlığımızı korumak bizim elimizde.

Aydınlık günlere, sağlıklı günlere, özgürlük günlerine kavuşacağımız günlerin özlemiyle kalın sağlıcakla.

Esen kalın, sağlıkla kalın, sevgiyle kalın.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?