Hakikat yazdı; SMA Testi!

Hakikat yazdı; SMA Testi!

Yeni evlenecek çiftlere SMA testi zorunlu tutulmaktadır. Testler ile koruyucu hekimlik uygulandığı iddia edilmektedir. Öncelikle yetişkin bir insanda dahi yanlış teşhisler koyan bir tıp anlayışı malumdur. Yine gebelere yapılan testlerde bebeğiniz sakat doğacak gelin bebeği alalım dedikleri zaman, sakat doğarsa doğsun kabulümdür diyen bebeğini aldırmayı reddeden annelerin sağlıklı bebek dünyaya getirdiklerine yüzlerce defa şahit olduk, oluyoruz. Eğer anne kabul etseydi sağlıklı bebeğini öldürmüş olacaktı. Kaldı ki dinimizde sakat bebeklerin ötenazi uygulaması ile öldürülebileceğine dair bir fetva yoktur. Uygulayan ve kabul eden katl işlemiş olur. Evlenecek çiftlere SMA testi yapılarak bebek yaparsanız bebeğiniz sakat doğabilir denerek çiftler çok yoğun stres altında bırakılıyor. Tüp bebek gibi tıbbi müdahalelere dolaylı yollardan kapı aralanıyor..

Böylece doğal yollarla çocuk sahibi olmanın önüne geçmiş oluyorlar, dolaylı olarak tüp bebek uygulamasına yönlendirerek hastane patronlarına ve uluslararası sermayeye büyük paralar kazandırıyorlar. Bir aile SMA genin ayıklandığı gibi mitolojik denebilecek bir uygulamadan bahsetmişti. Tüp bebek yaptırmaya imkanı olmayan ve SMA testin pozitif senin çocuğun sakat olabilir denilen aileler çocuk yapmayabiliyor ve doğurganlık hızına ağır bir darbe indiriliyor. Nüfusun azalması yönünde nüfus politikası uygulandığını düşünüyoruz. Çok net bir soru sormak gerekiyor. SMA testi pozitif çıkıp ta bunu göze alarak bebek yapmaya karar veren ailelerden, hamile iken uygulanan tetanoz aşısı, folik asit, şeker yüklemesi, ciğer geliştirici iğne, diğer tıbbi müdahaleleri ve bebek doğar doğmaz aileden izinsiz uygulanan k vitamin ve hepatit b aşısı yaptırmayan annelerin SMA’ lı bebek dünyaya getirdiğine dair bir tane örnek var mı?

Uzmanlar gebelere yapılan gerekli, gereksiz tıbbi müdahalelerin bebeğin sakat doğmasına sebebiyet verebileceği konusunda uyarılarda bulunuyorlar. Kısaca tekrar soralım SMA testi pozitif çıkıp ta SMA’lı bebek dünyaya getiren bir tane anne var mı? Tek bir örneğinin bile olduğunu düşünmüyoruz ve görmedik. Ayrıca doğal yollarla sağlıklı bebek dünyaya getirme imkanı olan aileler dolaylı olarak tüp bebeğe yönlendirilerek tüp bebek gibi yoğun tıbbi müdahalelerle bebek sahibi olduğunda, bebeğin doğal yollarla doğan bebeğe göre yaşayacağı sağlık sorunları göz önünde bulunduruluyor mu? Bu konuya ezberletilmiş cümlelerle güya tıbbi açıklamalar getirmeye çalışanları da ayrıca kınıyorum. Bilim, tıp, teknoloji kimsenin tek elinde değildir. Bugün doğru bilinen yarın yanlış, bugün yanlış bilinen yarın doğru kabul edilebiliyor.

Aklını çalıştırma zahmeti gösterip sorular ve fikirler ortaya atanlara cahil yaftası vurmak ne kadar ahlaki bir durumdur? Bu konular tıbbi boyutu aşmış ekonomik ve dini bir boyuta ulaşmış olduğunu düşünüyoruz. Adı koyulmamış, cinsi münasebet gerçekleşmemiş bir aileye bebeğiniz sakat doğacak demek gaybi bir konudur ve bunu söyleyen ve buna inananların imanını sorgulaması gerekecektir. Evlenecek çiftlere bu tür zorunluluklar yüklenmesi ilerde çeşitli bahaneler ile yeni testler isteneceği ve evliliğin ve doğal yollarla bebek sahibi olmanın önüne geçilmek istendiği ve istenebileceği tartışılması gereken bir konudur. Şahsen biz böyle bir mecburiyetle karşılaşmış olsaydık sadece dini nikah bizim için yeterli olacaktı. Aynı zamanda tıbbi müdahale istemeyen gebeler ve çocuk sahibi aileler uğradıkları silahlı güç te dahil baskılar karşısında hamile kaldıklarını sağlık sistemine söylemeyecek ve evde doğumun yollarını arayacaktır. Biz bu baskılara maruz kalmamak için gebelik sürecini sağlık sistemine bildirmedik. Gebelik sürecinde hiçbir tıbbi müdahalede bulundurmadık.

Evde doğum için plan yaptık, lakin anlaştığımız ebe son anda isteğimizi reddetti, doğum hastanede gerçekleşti. Topuk kanı, k vitamin ve diğer aşıların yapılmasına izin vermedik 8 aylık mahkeme, jandarma, baskı dönemi oldu, lakin topuk kanı ve aşıların zorla da olsa yapılmasına izin vermedik. Baskılar yıldırma politikasından ibaretti, yılmadık. Bu baskılar artarak devam ederse ailelerin bebekleri olduğunda kimlik çıkarmak için de acele etmeyeceklerini şimdiden düşünebiliriz. Koruyucu hekimlik testlerle değil, içinde zehir bulunan hazır gıdaların, meşrubatların, muhteviyatında zehir bulunan tıbbi ilaçların, muhteviyatında zehir bulunan aşıların, tarım zehirlerinin, rafine gıdaların, şebeke suyundaki klorun, zehirli kimyasal ev ürünlerinin, psikolojik yıkıma uğratan, haber, dizi, film, oyun, medya bunların yasaklanması ile mümkün olacaktır. Tabi böyle yapılırsa sadece milletimizden bir yılda yüz milyarlarca lira kazanan sağlık karteli ve mafyası buna izin verir mi, o da sizin yüksek ferasetinize kalmıştır. Doğal olanın sentetik olanla değiştirilmeye çalışıldığı bu dönemde ısrarla fıtratı savunmaya ve fıtrat mücadelesi vermeye devam edeceğiz. Dünya tıp mafyasının robotlaştırdığı ve vicdansızlaştırdığı tıp anlayışını gelecek nesillerimiz adına sorgulamak çocuklarımıza olan borcumuzdur.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?