Zeki Baştürk yazdı; İnsan Mustafa Kemal

Zeki Baştürk yazdı; İnsan Mustafa Kemal

Köşe yazarımız Zeki Baştürk makalesinde;

” İnsanlar yerine koy benliğini

Sev doğayı, insanı alabildiğine

Öylesine içten, öylesine…

İnsan olmak  öp özge şeydir!”

( Kemal İMER)

Bu yazıma birlikte çalışmaktan onur duyduğum Kemal İMER’in bir dörtlüğü ile başlamak istedim. Çünkü meslektaşım, dizelerinde insan olmanın erdeminden, güzelliğinden söz ediyor.  Bu dizeleri usuma getiren, anımsatan orman yangınları oldu. Özellikle günlerden söndürülmeyen Çanakkale’de çıkan yangınlardan.

Bir bakanımız, yangınla ilgili düşüncelerini kamuoyu ile paylaşırken” çok şükür can kaybı yaşanmadı ” demiştir. O güzelim çam ağaçları, meşeler cayır cayır yanarken onların içlerinin nasıl yandığını göremedi sanırım. Ya yılanlara, çiyanlara, tavşanlara, kurda kuşa, kaplumbağalara ne demeli? Onlar da canlı değil mi? Bu canlıların can havliyle oradan oraya koşuşmaları bakanın yüreğini dağlamadı mı?  Ozan dostumun dile getirdiği gibi insan olmak özge şeydir.

İnsan olmak, her şeyden önce vicdan sahibi olmaktır. Ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynakları göz göre göre yok oluyorsa bundan acı duyulmalıdir. İnsan olmak , doğayı, insanı sevmektir. Ağacı, kuşu, ırmakları, gölleri, denizleri, çiçekleri, böcekleri sevmektir. Sevgidir insanı yücelten. Çünkü bir insanı sevmekle başlar her şey.

İnsan olmak, dürüstlüktür.Çaliskan olmaktır. İşini en iyi yapmaktır. İşini en iyi yapanlara saygı duymaktır. Küçükleri korumak, büyükleri saymaktır. Yurt sevgisinden daha üstün bir sevgi olmadığını bilmektir. İnsan olmak zordur. İnsan olmak, erdemli kisilerin sahip olduğu bir özelliktir. Herkeste bulunmaz. Çünkü insan olmak, özge şeydir..

İnsan olmanın en güzel örneğini  Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk,  kendi yaşantısından kanıtlıyor bizlere.

Ankara’da havanın kapalı,

sıkıntılı olduğu bir Eylül akşamı…

Avrupa’nın üstünde savaş rüzgârları esiyor…

Çankaya Köşkü’nün havası hüzünlü…

Atatürk hasta ama…

Yurt ve ülke sorunlarından uzak  kalmak olası mı?

Sanki yolun sonuna geldiğini hisseder gibi…

Akşamüstü saatleri…

Yanında…

Nuri Conker var…

Selanik’ten hem mahalle hem okul arkadaşı…

Albaylıktan emeklik ve…

paşalık dahil hiç bir makam/mevkii kabul etmemiş gerçek dost ve sırdaş…

*

Eski ama eskimeyen dost Nuri Conker, o gün

arkadaşının havasını dağıtmak ister…

Çocukluk günlerinden söz eder…

Bal gibi sohbet, uzayıp gider…

İstanbul’a ve gençlik günlerine gelir…

Harbiye ve sonra akademideki günleri anarlar…

Yedi Tepeli kentte yaşadıkları akıllarına gelir…

Tünel’deki Apostol’un yerinden bahsederler…

O, ufacık ama ünlü meyhanede yaşadıkları unutulmaz akşamlar gelir akıllarına…

Hatta…

Paraları olmadığı zaman…

Nasıl meyhaneciye “yaz hesaba” dediklerini hatırlarlar…

Bazen o küçük piste fırlayıp

Rumeli havaları eşliğinde…

zeybek oynadıkları bile gelir gözlerinin önüne…

Atatürk keyiflenir…

Sanki hastalığını unutmuş gibidir…

Kısa bir sessizlik olur…

Nuri Conker, aklına geleni hemen söyler:

“İster misin Mustafa, atlayıp trene gizlice İstanbul’a gidelim?  Önce Boğaz’da gezeriz, sonra ver elini Beyoğlu, Apostol’a uğrarız… Kimse görmeden döner geliriz…”

Gazi, çok sevinir…

Gözleri ışıldar; “Nasıl yaparız ki Nuri?” der…

*

Nuri Conker kararını vermiştir; her şeyi ayarlar…

İstiklal Savaşı’nda orduya cesaret vererek…

Conk Bayırı’nın alınmasının mimarı bu kahraman asker için…

İstanbul operasyonu, çocuk oyuncağıdır…

*

Nitekim…

İstanbul ekspresinden üç kompartıman alınır…

Gece trene binilir; kimsenin ruhu bile duymaz…

Hafiften de olsa…

Tanınmamak için kıyafetler değiştirilir…

Kaçakları(!) Haydarpaşa’da Conker’in bir arkadaşı karşılar…

Sonra?

Ver elini Boğaziçi…

Gezerler, yürürler, denizi seyrederler…

Boğaz havasını ciğerlerine çekerler…

Sonra istikamet Beyoğlu…

Tünel’e gelince de doğrudan Apostol’un yerine giderler…

Akşamüstünün tüm güzelliği örtmüştür İstanbul’u…

Saat 17.00 olmuştur, bile…

Meyhanenin müdavimleri yavaştan gelmeye başlar…

(Bi’parantez açalım, sözün burasında…)

İstanbul’da eğlence yerlerini işletenler işlerini iyi bilirler…

Özellikle Rumlar…

Osmanlı’dan kalma gelenek ve görenekleriyle hizmetin piridirler…

Meyhane’nin sahibi Apostol…

Bi’ara Nuri Conker ile göz göze gelir…

Şimşek çakar kafasında…

Tanımıştır, gelenleri…

Eski müşterisi Atatürk’ü ve dostunu…

Çok sevinir ama…

Nuri Conker hemen uyarır; “Sakın bozma” der ve ekler:

“Eskisi gibi davran, gelenleri de çevirme, sadece bizimle garsonlar hariç, kimse fazla ilgilenmesin, hafifçe demlenelim…”

Akşam ilerlemekte, keyif ise artmaktadır…

Mustafa Kemal ise gençlik günlerine döndüğü için çok mutludur…

Bi’ara merak edip, Nuri Conker’e de sorar:

“Galiba bizi hiç kimse tanımadı!”

Nuri Bey’in tek endişesi içeriye girip çıkan birilerinin dışarıda bu olaydan söz etmeleridir… Apostol güvence verir, “Sen merak etme Paşam…”

*

Artık sıra Rumeli türkülerine, çalmaya / oynamaya gelmiştir…

Tavernanın her köşesi

şarkı ve türkülerle çınlamaya başlar…

Hatta…

Atatürk bile dans edip, türkülere eşlik eder…

*

Kuşkusuz…

Gazi Mustafa Kemal, oyunu sezmiş ama…

Artık o da bozmayıp, eğlenmeye devam eder…

Aslında…

Kadim dostu Conker’in kıyağının farkındadır…

Dostluk da…

Zaten bu değil midir?

*

Ayrılma zamanı gelmiştir…

Haydarpaşa’dan trene binilecektir, erken kalkmak gerekir…

Ayağa kalkar Mustafa Kemal…

Madem (!) kimse onu tanımamıştır, o da kapıya yönelir…

Arkasından bağırır Apostol:

“Mustafa hesabı ödemeden nereye gidiyorsun?”

Gazi, döner ve şöyle der:

“Yaz hesaba bre Apostol!”

Birbirlerine sarılıp ağlamaya başlarlar…

Bu arada bütün taverna ayağa kalkar ve dinmeyen alkışlar…

Tavernadakiler hep bir ağızdan bağırırlar:

“Bizim Mustafa, seni bırakmayacağız ama sen de bizi bırakma, daha sık gel…”

*

Cumhuriyeti kuranların önce insan olduklarını hiç ama hiç unutmayalım…

Şükranla, saygıyla, özlemle….

Nokta…

Sonsöz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ‘ten gelsin!

“Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak hükmetmek isterim… ”

İnsan olmak, kalpleri kazanmaktır; kalpleri kırmak değil.

Sonsuza dek yaşa Gazi Mustafa Kemal Paşa!

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?