Zeki Baştürk yazdı; KURT NASIL ÖLÜR?

Zeki Baştürk yazdı; KURT NASIL ÖLÜR?

Köşe yazarımız Zeki Baştürk’ün kaleme aldığı makalede;

Uslu çocukları, uysal insanları çok severiz biz. Uyumludurlar. Hiç bir şeye itiraz etmezler. Neden? Niçin? diye hiç soru sormazlar.
Örneğin, yoksullara, sabretmeleri, şükretmeleri önerilir de ” Niçin biz ?” diye sormak uslarına gelmez. Saray bütçesi yüzde yüz artırılır, emekliye yüzde yirmi beş zam yapılınca emeklinin sesi çıkmaz. Mazota, motorine zam yapılınca tarlasına gidemeyen köylüler de sessizce kabullenir durumu.
Çünkü böylesine uslu, böylesine uyumlu halk, iktidarların çok hoşuna gider. Eğitim sistemimiz de buna göre düzenlenmiştir. Okumayan, sorgulamayan, hak aramayan insan tipi yetiştirmek hedeflenmiştir. Öğretmenler, kuzu gibi sessiz çocukların olmasını isterler sınıflarında. Soru sormazlar, sorun çıkarmazlar.
Sonra bu kuzular, büyür, yetişir, ülke geleceğinde söz sahibi olurlar. Öylesine sessiz, öylesine uysaldirlar ki enselerine vur, al lokmayı ağızlarından. Kuzular, büyümüş koyun olmuşlardır. Katılmışlardır sürüye.
İktidarlar pek severler böylelerini. Onları severler, okşarlar, yüceltirler. Kim sevmez ki uyumlu insanları?
Bir lokmaya, bir hırkaya razı edilmişlerdir. İtaat etmenin, biat etmenin, kul köle olmanın en yüce değer olduğu öğretilmiştir onlara. Liyakat yerine itaat etmenin önemi anlatılmıştır yıllar boyu. Bir kuru ekmekle, bir kuru soğanla karın doyurmanin , yoksul olmanın Tanrı katında ne denli önemli yer tuttuğuna inandirilmişlardir.
Aslında yavaş yavaş ölüme sürüklendiklerinin ayırdına değillerdir. Güçlerinin ayırdına varamamiş yığınlardir işçiler, emekçiler, emekliler. Kendilerine uygun görülen yaşam biçimini anlayamadıkları, sorgulayamadiklari için bu durumdadırlar.
Ünlü yazarımız Yaşar Kemal’den bir alıntı ile yazımı sürdüreyim. Anadolu’da çok bilinen ve uygulanan bir yöntemi anlatıyor usta yazarımız.
Anadolu’da kurtlar bir belalıdır demiş ve devam etmiş büyük usta:
“Bir kurt, bir koyun veya keçi sürüsüne dalar, kurt sadece bir tanesini alır götürür ancak bütün sürüyü parçalar.
Kurt dalmış sürüden artık hayır yoktur…”
Koyundan, keçiden başka geçimi olmayan Anadolu köylüsü, eğer sürüsüne böylesine kurt girmişse çöker, biter, açlıkla karşı karşıya kalır.
Bu nedenle kurt gittikten sonra, sabah olduğunda sürü sahipleri gördükleri manzara karşısında donar kalır ve içleri kurda karşı kinle, öfkeyle dolar…
Bu durumda köylü, kurttan öcünü almak ister. Atlarına binerler, köpeklerini, iplerini alırlar, kurt avına çıkarlar.
Kurtları intikam için diri yakalamaktır en büyük amaçları.
Yolunu , yöntemini de bilirler ve sonuçta kurtları diri diri yakalarlar.
Kin bağladıkları, öç almak istedikleri kurda bir fiske bile vurmazlar. Kurdu hiç incitmezler. Yalnız sağlam bir telle ya da kirişle kurdun boğazına bir çıngırak takarlar ve kurdu okşayarak, sırtını sıvazlayarak ve sevecenlikle öperek salıverirler.
Boğazı çıngıraklı kurt sevinerek, koşarak ayrılır köylülerden. Ancak çıngıraklı kurt hiçbir canlıya yaklaşamaz; çünkü çıngırak sesini duyan her hayvan önceden kaçar, kurt ise boğazında çıngırak, bozkırlar boyunca, dağlar boyunca boşu boşuna koşar durur.
Sonunda kurt dağlarda açlıktan önce yavaş yavaş zayıflar, sonra zayıflıktan güçsüz düşer ve sonunda bağıra, bağıra, bağıra ölür.
Bu, insan aklına gelen işkencelerin, zulümlerin en korkunçlarından birisidir.
KURT ANCAK AÇ KALINCA ANLAR, BOYNUNA ÇINGIRAK GEÇİRİLİRKEN KENDİSİNİ OKŞAYANLARIN, SIRTINI SIVAZLAYANLARIN VE KENDİSİNİ SEVECENLİKLE ÖPENLERİN NİYETİNİ. ANCAK İŞ İŞTEN GEÇMİŞTİR…
Bir gün toplumca uyanmamız dileğiyle….

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?