Zeki Baştürk yazdı; ÖLME EŞEĞİM ÖLME!

Zeki Baştürk yazdı; ÖLME EŞEĞİM ÖLME!

Köşe yazarımız Zeki Baştürk makalesinde;

Seçim sürecinde iktidarı da muhalefeti de seçmenlere çokça vaatlerde bulundular. Bu seçmen kitlesinin önemli bir kesimi de emekliler.

“Enflasyona ezdirmeyeceğiz” denildi. “Bayram ikramiyelerini  artıracağız ” denildi. Büyük seçmen kitlesi gibi emekliler de bu sözlere inandı.

Seçimler bitti. İşçiler, köylüler, emekliler, özellikle emekliler gerçeklerle yüz yüze geldiler. Bırakın durumlarında iyileşmeyi zam yağmuru altında ne yapacaklarını şaşırdılar. Aylıklarına, ücretlerine zam bekleyenler, benzine, mazota, motorlu taşıtlara, gıda ürünlerine yapılan zamlarla erimeye başladılar. Ellerindeki ve avuclarındakileri de yitirdiler. Bir kuru ekmeğe, bir kuru soğana muhtaç duruma geldiler.

Bütçe görüşmeleri beklendi. Umutlar pompalandı. Yazılı ve görsel medyada, sanal ortamda ” emeklilere müjde ” başlıkları atıldı. Uzun süre beklendi. Sonunda dağ fare doğurdu. Emekli ücretleri, asgari ücretin altında kaldı. Yani yoksulluk sınırı değil açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edildiler.

Şimdilerde yeni umutlar pompalanıyor, yeni vaatler veriliyor. ” Emeklilerin durumu yılbaşında ele alınacakmış. Ey emekliler! Daha ne bekliyorsunuz? Sizi enflasyona, hayat pahalılığına ezdirmedik. Sizi düşünüyoruz. Altı ay sonra durumunuzu ele alıp değerlendireceğiz. Şimdilik verilenle yetinin!” deniliyor.

Enflasyon , yeni yılda  yüzde 58 düzeyine indirilecekmiş. Emekliye uygun görülen zam oranı ise yüzde 25.

Bu durumda insanın usuna ister istemez Nasreddin Hoca geliyor

Bir kış, neredeyse adam boyu kar yağmış. Bir toplu iğne başı kadar bile toprak görunmemiş. İnsanlar, burunlarını dahi dışarıya çıkaramamışlar.

Aylarca  hiç yağmur  yağmamış. Güneş o kadar yakıcıymış ki, daha otlar bitmeden kavrulmuş. Hazıra dağ dayanmazmış. Halkın yiyeceği de tükenmeye başlamış. İnsanlar, lojmanlarını sayar hâle gelmişler.

Kıtlık, salt insanları değil hayvanları vurmuş. Bir deri bir kemik kalmışlar.

Durum böyle olunca Nasrettin Hoca’nın eşe­ğinin samanı da daha kışın başında tükenmiş.
Hocanın emektar eşeği  bu kıtlıktan fazlasıyla nasibini almış. Günden güne erimiş.
Açlıktan bir deri bir kemik kalmış.

Hoca yattığı yerden kalkamayan eşeği için çok üzül­müş. Elinde, avucunda bir şey kalmayan hoca, eğilip  eşeğin kulağına  bir umutla;

“Ölme eşeğim ölme,” demiş, “kış çıkacak, bahar gelecek, yağmur yağacak, yonca bitecek, o zaman sen de yersin ben de.”

İşte böyle, güzel geleceğin bir türlü geleme­diği durumlar için kullanılan bu deyim şimdi emekliler için uygun düşmeye başladı.  Eğer, yılbaşına dek ölmezseniz o zaman belki durumunuz iyileşir.

Hele yaz ve güz ayları bir geçsin. Belki Karadeniz’de doğal gaz , Akdeniz’de petrol bulunur da sizin durumunuzda iyilik yaparız.

İlahi Nasreddin Hoca! Ne denli ileri görüşlüsün. Yüzyıllar öncesinden nereden bildin Karadeniz’de doğal gaz, Akdeniz’de petrol bulunacağını?

Ey emekliler! İyi ki bize sahip çıkan Nasreddin Hoca’mız var. Yaşımız genç. Enerjimiz yüksek. Daha çok baharlar bekleriz biz.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?