GAZETECİ CAN ERTAN 3 DOZ BİONTECH AŞISINDAN SONRA COVİT-19 DAN MI ÖLDÜ?

GAZETECİ CAN ERTAN 3 DOZ BİONTECH AŞISINDAN SONRA COVİT-19 DAN MI ÖLDÜ?

Aslında bu başlığı atmak benim için üzüntü verici, bazı insanların bu başlığa tepki göstereceğini de tahmin ediyorum, ancak basında o kadar; “Aşısızdı, o yüzden Covit-19 dan öldü, ölmeden önce herkese aşı olmasını tavsiye etti…” gibi yanlı-yanlış başlıklar atıldı ki, belki bu kıymetli insanın ölümü insanların uyanmasına, birçok insanın sağlığının-hayatının kurtulmasına bir vesile olur inancı ile bu yazıyı kaleme almak istedim.

Can Ertan’ı tanırdım, ancak samimiyetim yoktu, o yüzden onunla ilgili bilgileri durumunu yakından takip eden arkadaşlarından öğrenerek yazıyorum, bana anlatıldığı kadarı ile olayın detayları şöyle;

Can Ertan çok naif, kaliteli, titiz bir insandı, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulunca tavsiye edilen her tedbire harfiyen uydu, hatta fazlasını yaptı;

Evine ziyarete giden bir arkadaşı “ekmeği bile yıkayarak yiyordu” demiş. Son zamanlarda dışarıya (çok zaruret olmadıkça) çıkmazmış, eğer dışarı çıkması gerekiyor ise de; mutlaka eldiven, çift maske ve siperlik kullanırmış. Çalıştığı gazeteye gerekli bir imzayı atması için (zar zor) gelmeye ikna ettiklerinde, dışarıdan gelen çayı içmemiş,  çalışma arkadaşlarından birisi; “Abi sen çok titizsin, insanın korktuğu başına gelirmiş, inan ki senin ölümün Covit den olacak” diye şaka yapmış, beraber gülüşmüşler…

Tabi bir de Can ın 3 biontech aşısı var! Sonradan öğrendiğime göre Can Ertan ilk önce 2 doz da Sinovach aşısı vurulmuş, yani Can Ertan 5 doz aşılıydı ve herkesede aşı olmasını hararet ile tavsiye ediyordu

Sonraki gelişmeler ise şöyle; Rahatsızlandığı için hastaneye gidiyor, orada test yapılıyor, testin sonucunu beklerken kendini kaybediyor yere düşüyor, düşünce kafasını da çarpıyor, söylenene göre beyin kanaması geçiriyor, tabi aşının intra kranial (kafa içi kanama) yaptığını söyleyen, yani zaten beyin kanaması olduğu için bilincini kaybetmiş olabileceğini söyleyen doktorlar da var, ama neyse, denilene göre doktorun zamanında müdahalesi ile durum kontrol altına alınıyor, bu arada Covit testi sonucu pozitif çıkıyor ve hastalığın ciğerlerine kadar işlediği, ciğerlerinin iltihaplı olduğu görülüyor, bu derece hasta iken beyne yönelik ameliyat çok riskli görüyorlar, ameliyata alınması için ailesinden bir kişinin feragat içeren imzası isteniyor, ancak bir yakınına ulaşılamıyor, arkadaşlarının;  “biz imza atalım” talebi ise (akraba olmadıkları için) yeterli görülmüyor.  

(Ancak bunu da eleştirmek istiyorum, sorduğum doktorlara göre Covit-19 ciğerlerini sarmış bir insana zaten ameliyat yapılmamalı, çünkü ciğerlerinin narkozu kaldırması olası değil, ancak böyle bir tehlike yok ise de, bilinci yerinde olmayan hastanın hayatının kurtulması için gerekli bir ameliyat kanunen hiçbir kimseden izin alınmadan yapılabilirdi.)

Dr. Mustafa Eskin ve Prof. Dr. Kayıhan pala Can Ertan ile yakından ilgileniyor. Durumu stabil hale geliyor. Özellikle Kayıhan Palanın çok emeği geçtiği söyleniyor. (Ki Kayıhan Pala da toplum sağlığı ve Covit uzmanı)

Can Ertan pazar gecesi kalp krizi geçiriyor ve müdahale ediliyor, tabi bu kalp krizinin de sorduğumuz bazı doktorlara göre düşmesi ile ilgisi yok, bunun Covit-19’un vücuda verdiği zarardan kaynaklandığı söylüyorlar, pazartesi sabaha karşı 7.00 sularında kalbi tekrar duruyor ve vefat ediyor.

Bazı haberlerde “Can Ertan beyin Kanamasından öldü” diye yazdı, Can Ertan’ı neyin önce öldürdüğünü doktorlar aylarca tartışabilir, ancak buradaki asıl soru şu; Can Ertan neyi yanlış yaptı da Covit-19’a yakalandı, nerede ise dünyadan kendini izole eden bu adam virüsü nereden kaptı? Yoksa zaten bu virüs içindeydi de, bağışıklığı zayıflayınca etkili mi oldu?

Ve en önemlisi neden bu kadar aşıya rağmen Covit-19 ciğerlerini saracak ve kendini kaybedip düşmesine sebebiyet verecek kadar onu etkiledi? Aşıları onu koruması ve en azından Covit-19’u hafif atlatması gerekmiyormuydu? Belki bu durumda aşıların ve sürekli maske takmanın vücudun savunma sistemini zayıflattığını da düşünmemiz gerekir!

Can Ertan tek örnek de değil; Fatma Girik, Prof.Dr. Ali Kurt gibi çok sayıda (tam aşılı, tüm tedbirlere uyan) tanınmış birçok kişi Covit-19 sebebi ile ölüme yürüdü. Aslında benim kral çıplak demek için ünlü Covit hastalarına ihtiyacım yok, etrafımda (isimlerini tek tek sayabileceğim) çok sayıda insan (tam aşılı olmasına karşın) Covit geçirdi ve bu sebeple hastaneye yattıktan sonra rahmetli oldu.

Tabi aşıyı savunan doktorların her zaman buna bir cevapları var, bu son kaleyi sonuna kadar savunacaklar, çünkü bu kale düşer ise onlara güven kalmayacak ve sistemleri çökecek… Onlara göre aşı olmayanlar Covit-19 dan, aşı olanlar ise; kronik rahatsızlıktan, tansiyondan, kalpten, şekerden vs. ölüyor. Peki ya biz aşısızlar kalpsiz, ciğersiz miyiz?

Ben hiçbir tedbire uymadığım halde Covit olmadım, tanıdığım aşısızların büyük çoğunluğu da öyle, az sayıda kişi pozitif çıktı, onlarda hafif atlattı. Tabi gidip hastanelerdeki Covit prosedürüne teslim olanları (Favikovir) gibi ilaçları her gün 8+8 yutanları bunun dışında tutuyorum, bence onlarda ilaçların ağır yan etkileri ile hastalığın ağır seyretmesini karıştırıyor olabilirler.

Yani demek istediğim; Covitten ölenler Covit-19’un vücutlarını ham-hum diye yiyip bitirmesinden ölmüyor, hangi organları zayıf ise hastalık orayı vurduğu için vefat ediyor.

Ayrıca bazı yerlerde; “aşılı olarak vefat eden insanların (Covit-19 olsa bile) covit-negatif yazıldığı, ama aşısız Covit hastalarının bir şekilde yoğun bakıma alınmaya çalışıldığı, nezle- zatürre-kalp gibi bilinen hastalıkların Covit olarak kabul edildiği” dedikodusu kulağıma geliyor, duy da inanma!

Ben bu yazımda aşının yan etkilerinden dolayı hakkını aramak için (avukat olarak) bana başvuran insanlardan bahsetmeyeceğim, kimseye “AŞI OLMAYIN” da demeyeceğim, biz aşı-ilaç karteli yandaşlarının bize yakıştırdığı gibi “aşı-ilaç karşıtı” da değiliz, insanların tercihine saygılıyız, yeter ki bu tercih kendilerine ait olsun…  Ayrıca aşı-ilaç pazarlamasına, kimsenin kazancına da mani olmak istemeyiz…

Memleketim Sivas ın meşhur tabiri var; “Sen bülün degince, dögüş olmazmış…” derler, ama birileri durduk yerde bu dövüşü çıkartıyor ve toplumu geriyor!

Aşı olanların da Covit olduğu, hastalık taşıdığı güneş gibi ortada olmasına karşın; “Aşı olmayanlar hastalığı bulaştırıyor, toplumun sağlığını tehlikeye atıyorlar…” gibi bilim dışı sloganlar ile aşıların devamını,  zorunlu aşı (ve bunun dolaylı bir uygulama şekli olan) PCR zorunluluğunu savunuyorlar!?

Birileri bize ölüm-hastalık ile korkutup tarih boyunca büyük mücadeleler ile elde ettiğimiz insani haklarınızı elimizden almaya çalışıyor, ancak gerçek şu ki; hastalık ve salgın dünyaya Covit-19 ile inmedi, size yeni duymuşsunuz gibi gelecek ama, Covit-19 dan öncede insanlar hastalıktan ölüyordu

( TÜİK verilerine göre Türkiyede 2018 de 426 bin, 2019 da 435 bin kişi öldü, 2019 verilerine günde 160 kişi solunum yolu, günde 333 kişi kalp damar hastalıklarından öldü.)  yani Covitten korunur isek ölümsüz olmuyoruz.

Birileri yeni bir dünya düzeni getirmek istiyor, aşı-aşı karnesi; bu düzene giden yolda en önemli araç, maske de; bu yeni kölelik düzeninin itaat sembolü. Elbette bu yeni kölelik düzenini getirmek isteyenlerin savaş-salgın gibi bahanelere ihtiyaçları var, bu savaş veya salgından kazanç sağlayan yandaşlara ihtiyaçları var, bu yandaşların yalanlarına inanan taraftarlara da ihtiyaçları var

Eğer bu gerçeği anlamaz ve direnmez isek bu salgınlar, ekonomik krizler bitmez. Hükümetler iyi niyetli dahi olsa halkın desteği olmaz ise ( Nerede ise her şeyi yöneten) bu Global Siyonist baskıya direnemez…  Sonra bir de bakmışsınız; biz hastalık-kapanma gibi şeyler ile oyalanırken, en temel insani haklarımız elimizden alınmış, Global Kapitalizmin köleleri haline gelmişiz!

Kurtuluş savaşımızı ve İnsanlığın geçmişte verdiği özgürlük mücadelelerini unutmamalıyız. İnsan aç yaşar, hasta yaşar hatta hastalıktan ölür, ama köle olarak yaşayamaz

AVUKAT CÜNEYT BÜLENT ŞEKER…

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

4 yorum

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?