Vedat Milor’un Hürriyet’te, “Tanör’ün, Anton Çehov gibi üslubu var.” diye sunduğu Levrek Buğulama Da İstemeyin Ama’nın yazarı Reha Tanör, bu kez okuruna kafanın dışı sırılsıklamken bile içinde nasıl güneş açtırılabileceğini, yaşamın güçlüklerine nasıl meydan okunabileceğini mizah dolu bir anlatımla ve çarpıcı bir sahicilikle anlatıyor.

Müge Akgün’ün “Gastro filozof” olarak tanımladığı;

Ebru Erke’nin “Yaşam gustosuyla binlerce kişiye ilham veren bir vizyoner.” olarak betimlediği;

Tuğrul Eryılmaz’ın “Boş lafı yok.” dediği yaşam sanatçısı ve sohbet ustası Reha Tanör, yeni kitabında engin hayat deneyimi ve entelektüel birikimi ile sahiciliği alaycı bir yaşam masalına dönüştürüyor. Her gerçek öyküden ayrı bir yaşam lezzeti fışkırıyor, her biri ayrı bir keyif veriyor.

‘Yaşam Sanatının Sıradan Sırları’nda Her Hikâye Sıra Dışı

Yazarın sohbetine, eşsiz sofralarına ve yolculuklarına dahil olmak için sayfalar arasında gezinmek yetiyor. Engin bir hayat tecrübesi ve entelektüel birikimle dolu olan hemen her hikâye, âdeta sinematografik bir gerçeklikle canlanıveriyor. Sahiciliği, edebi bir anlatımla birleştiren eserde, farklı konuların uyum içinde bir bütünlüğüne göze çarpıyor.

“Capri’nin kızıl mehtabında Peppino di Capri’nin mırıldanmaya başladığım ünlü şarkısı Luna Caprese’yi biraz yüksek tondan mırıldanmış olmalıyım ki, önce yan masalar ardından da bahçe lokantasında ne kadar müşteri varsa bana katıldı. Aşağıda Akdeniz, yukarda biz, dalgalar, şaraplar ve şarkılarla muhteşem bir koro oluşturduk. Bizi yolcu ederken patron kulağıma eğildi,

“Sinyore, harikaydın, yarın akşam şarkı söylemek için ne istersin?”

Kahkahayı patlattım ve bu kez ben onun kulağına eğildim:

“Bana bak, dedim. Karga sesliyim diye okul korosundan bile kovulmuş bir adamım ben. Burada söylemeye başlarsam, susturmak için ne kadar verirsin, sen asıl onu söyle.”

Yazardan Direkt Yayınevi’nden yayımlanan Hayat Yağmurda Yürümek Gibidir, okura yaşam sanatının sıradan sırlarını hiç de sıradan olmayan bir anlatımla sunuyor.