AYDIN MISIN?

AYDIN MISIN?

Aydın olmak, her şeyden önce insan olmayı gerektirir. Elbette öğrenim gerektirir, öngörü ve uzgörü gerektirir. Bilgi , birikim , donanım gerektirir. Çağdaş olma, aydınlık düşünceye sahip olmak gerektirir.

Toplumun önünde olmak, toplumdan önde ve ileride olmaktır. Öncü olmaktır. Amma önce insan olmaktır. Son yıllarda özellikle son yirmi yıl içinde bu nitelikte aydınlara rastlamak zor. Bırakın toplumun önünde ve ilerisinde olmayı gerisinde kalanlar bile vardır.

Kimileri suya sabuna dokunmamayı yeğlerler. Toplum gerçeklerinden uzak kalarak başlarına gelebilecek felaketleri önlemeye çalışırlar. ” Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışırlar. Konuşurken mangalda kül bırakmazlar.

Toplum sorunlarının çözümünde ise söyleyecek sözleri bulunmaz. Bilmezler ki dokunmadıkları yılan , er geç bir gün onları da sokacaktır. Bu zehirden kurtuluş yoktur. Kimi aydınlar vardır. Ünlüdürler. ” Yetmez ama evet”çidirler.

Ülkenin nimetlerinden yararlanmayı umarlar. Kimileyin yararlanırlar da. Değirmenin suyu kesilince bir bakıvermişsin dönüvermişler. Pişman olmuşlardır. Bir araya gelirler, bir bildiri yayınlarlar. Sanırlar ki dün dedikleri unutulmuş. Sabırları bu bildiriyle kendilerini bağışlatacaklar. Herkesi kör, alemi sersem sanırlar. Ama yağma yok. Kimse inanmaz artık onlara. Kimseyi inandıramazlar bu sahte aydınlar.

Kimileri de iyi öğrenim görmüş, en iyi okullarda okumuşlardır. Diplomaları gösterişlidir. Gel gör ki toplum sorunlarından uzaktırlar. Toplumun geçim derdi, işsizlik kaygısı, yoksulluk, yolsuzluk hiç ilgilendirmez onları. Kişisel çıkarları neredeyse onlar da oradadır. İnanmadıkları düşünceleri savunur, inanmadıkları biçimde davranırlar. Toplumu yanlış yönlendirirler. Her yerde , her ortamda görürsünüz onları.

Tarlalara konulan korkuluk gibidirler. Gözle görünürler ama işlevsizdirler. Kargaları korkutmayı bile beceremezler. Bir de gerçek aydınlar vardır. Hiç bir şeyden korkmayan, sürekli bedel ödeyen aydınlar. Eli öpülesi , saygı gören gerçek aydınlar. Halkı aydınlatmak isterler. Sosyal, siyasal, parasal beklentileri olmayan aydınlar. Bizden onlara selam olsun. Ben sözü çok uzatmayayım. Bu kavramı en iyisi gerçek aydın Rıfat ILGAZ’ın bir şiiriyl açıklamaya çalışayım.

AYDIN MISIN?

Kilim gibi dokumada mutsuzluğu Gidip gelen kara kuşlar havada Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden Tabanında depremi kara güllelerin Duymuyor musun? Kaldır başını kan uykulardan Böyle yürek böyle atardamar Atmaz olsun Ses ol ışık ol yumruk ol Karayeller başına indirmeden çatını Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm Alıp götürmeden büyük denizlere Çabuk ol Tam çağı ise başlamanın doğan günle Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden Her satırında buram buram alın teri Her sayfası günlük güneşlik Utanma suçun tümü senin değil Yırt otuzunda aldığın diplomayı Alfabelik çocuk ol Yollar kesilmiş alanlar sarılmış Tel örgüler çevirmiş yöreni Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende Benden geçti mi demek istiyorsun Aç iki kolunu iki yanına Korkuluk ol!

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?