Kubilay; İçimizde Sönmeyen Azap…

Kubilay; İçimizde Sönmeyen Azap…

“Şehit Öğretmen Kubilay’ın Bursa’daki okulunda anılması yine engellendi” her ölüm yıldönümünde okuduğu okulda anılan Mustafa Fehmi Kubilay en son 2014’de okuduğu okul olan Bursa Muallim Mektebinde düzenlenen tören ile anılmıştı. Bu yılda Eğitim-İş, Cumhuriyet kadınları Derneği ve Atatürk Düşünce Derneği Bursa Şubesi Başkanları ve Yönetimlerin katıldığı tören ile anıldı. Kubilay için toplanan vatandaşlar okul yönetimi tarafından içeri alınmazken, içeriye Eğitim İş Sendika Başkanı Özkan Rona, Cumhuriyet Kadınları Derneği Başkanı Sultan Yurdunal ve Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Nedret Yayla girerek Şehit Öğretmen Kubilay’ın anıtına karanfil koydu. 89 yıl önce Menemen’de Bekçi Şevki ve Bekçi Hasan ile birlikte şehit edilen Öğretmen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay Bursa Muallim Mektebi’nde okudu. Bursa Muallim Mektebi bugün Bursa/Yıldırım Çelebi Mehmet Anadolu Lisesi olarak hizmet vermektedir. Bu bahisle okulun girişinde de Kubilay’ın bir anıtı bulunmaktadır.

Kubilay’ın büstü okulun bodrumunda bulunmuştu…

Şehit Öğretmen Kubilay’ın büstünün okul bodrumuna kaldırıldığı ve yıllarca tozlu raflarda bırakıldığını 1996 yılında dönemin Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Şube Başkanı emekli öğretmen Nezihe Sanal ile dönemin İşçi Partisi Bursa İl Başkanı Nadir Erol ortaya çıkarmış, Mustafa Fehmi Kubilay’ın büstünün gün yüzüne çıkarılıp okul girişine konması için uzun süren bir mücadele gerekmişti. Büst törenle okul bahçesine yerleştiği günden sonra da, Kubilay Bursa’da okulunun bahçesinde anılıyordu.

Eğitim-İş, anma etkinliğinin engellenmesine tepkili…

Eğitim-İş Bursa Şube Başkanı Özkan Rona, “Gelenek haline gelmiş olarak 2014 yılına kadar bu okulda her yıl 23 Aralık tarihinde Mustafa Fehmi Kubilay’ı programı düzenlenir, konuşmacılar davet edilir, anma etkinliği yapılırdı. Ancak; 2014’de bu okula ataması yapılan Okul Müdürü Aydın Kılıç 2015 yılından itibaren bu anma etkinliğini kaldırdı. Bizler çağdaş Cumhuriyet’i canı pahasına ayakta tutacak olan Kubilay’larız, Orta Çağ karanlığına karşı özgürlüğü, barışı, kardeşliği, aydınlanmayı ve bağımsız yaşamı savunan Mustafa Kemal’leriz. Ülkemizin bölünmez bütünlüğüne, Atatürk Devrimleri’ne ve laik Cumhuriyet’e karşı girişilecek her türlü kalkışmanın karşısına Kubilay gibi dikileceğimize ve Kubilay gibi canımız pahasına mücadele edeceğimize kimsenin şüphesi olmasın” ifadelerini kullandı.

Eğitim-İş, ADD, CKD Bursa Şubesi ve Vatan Partililer başta olmak üzere basın açıklaması yapmak ve Kubilay’ı anmak için okul önüne gidenleri ise kapı-duvar karşıladı. Aralarında Kubilay büstünün okul bodrumunda unutturulmaya çalıştırıldığı köşesinden çıkarılıp okul bahçesine yerleştirilmesi için büyük mücadele veren Vatan Partisi Eski İl Başkanı Nadir Erol’un da bulunduğu grup, burada Şehit Öğretmen Kubilay’ı anarak basın açıklaması yaptı.

Kalplerde yanan ateşi söndüremeyeceksiniz!

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Yönetim Kurulu Üyesi Lütfü Kırayoğlu; “Ne acıdır ki Derviş Mehmetleri yetiştirme projesi de hep yürütüldü. Zaman içinde bu proje siyasi iktidarlar eli ile de sürdürüldü. “Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz” diye konuşanlardan, “kininizi unutmayın” ya da “kindar nesiller yetiştireceğiz” diyenler dönemine geldik. Menemen ayaklanmasını bastıran Mustafa Muğlalı Paşa’ya saldırıdan, Şeyh Saitlerin, Seyit Rızaların heykellerinin dikildiği dönemlere geldik. Bu arada Atatürk heykelleri de sistematik şekilde saldırıya uğruyordu.

Cumhuriyete kin duyanlar bu “kinin” neye karşı olduğunu karanlık köşelerde çok iyi öğretip örgütlendiler. 15 Temmuz 2016 gecesi bu “kinin” neleri hedeflediğini yaşayarak gördük. “Kininizi unutmayın” diyenler bile bu tablo karşısında çok şaşırdılar. Ancak meydan o kadar da boş değil. Cumhuriyetin Kubilaylar yetiştirme kararlılığı sürüyor. Meydanlar “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganları ile daha çok inliyor. Kubilay’ın okulundan Derviş Mehmet yetiştirmek isteyenler her sabah okulun kapısında Cumhuriyeti bekleyen Kubilay anıtının önünden bacakları titreyerek geçiyor.  “Kindar nesiller yetiştirme” hedefi sürdükçe binlerce Kubilay daha yetişecektir. Bu kin bitmedikçe de yetişmeye devam edecektir. Derviş Mehmetlerin günleri geldiyse, Kubilayların günleri de gelmiştir.” Dedi.

MENEMEN OLAYI NEDİR? NASIL GELİŞTİ? SONUÇLARI…

Mustafa Fehmi Kubilay, 1906 yılında Adana ilinin Kozan ilçesinde Giritli bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Babasının adı Hüseyin, ana adı Zeynep’tir.

Kozan’da terzi çıraklığı yaparken Antalya Öğretmen Okulu’nun sınavlarını kazandı. Antalya Muallim Mektebi ve İzmir Muallim Mektebinde okuduktan sonra Bursa Öğretmen Okulu’nu 1926 yılında bitirdi.

Mustafa Fehmi Kubilay, 1930 yılında öğretmen olarak İzmir’in Menemen İlçesi’nde 43.Piyade Alayında asteğmen rütbesiyle askerlik görevini yapmak üzere gönderildi.

Mustafa Fehmi Kubilay, 23 Aralık 1930 tarihinde asteğmen olarak görev yaptığı İzmir’in Menemen ilçesinde Cumhuriyet karşıtı bir grup tarafından bekçi Hasan ve bekçi Şevki ile birlikte başı kesilerek 24 yaşında öldürüldü. Tarihe “Menemen Olayı” ve “Kubilay Olayı” olarak geçmiştir. Anısına Menemen’de bir anıt yapıldı. Bursa Öğretmen Okulu’na da bir büstü kondu. Olayın ardından sıkıyönetim ilan edildi. “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını zorla kaldırmaya teşebbüs ve yardım” etmekten yargılanan bağnazlardan 32’si idama, 73’ü ise çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı.

MENEMEN OLAYI NEDİR

23 Aralık 1930 günü gerçekleşen, İzmir’in Menemen ilçesinde, askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki’nin şeriat isteyen bir grup tarafından öldürülmesiyle başlayan olaylar zinciri. Cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından biridir. Olayların ardından bölgede sıkıyönetim ilan edilmiş, General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Divanı Harp’te failler idam dahil çeşitli cezalara çarptırılmıştır.

OLAYLARIN GELİŞİMİ

Şeyh Esat’ın Manisa’da Nakşibendi tarikatını yaymakla görevlendirdiği Laz İbrahim tarafından yönlendirilen, Manisa tarafından gelen çember sakallı, sarıklı ve cüppeli dördü silahlı 6 kişi, 23 Aralık 1930’da sabah namazından sonra camiden aldıkları Yeşil Sancağı Belediye Meydanına dikerek silah zoruyla etraflarına adam toplamaya çalışırlar.

“Din elden gidiyor, kâfirler şapka giymemizi zorlayarak bizi dinimizden ayırmaya çalışıyor” diye bağırarak esnafı dükkânlarını kapatmaya ve kendilerine katılmaya zorladılar.

Elebaşılar arasında, Giritli Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan vardı. Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini “Mehdi” olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi. Derviş Mehmet, “kendisinin peygamber olduğunu, şeriatı yerine getireceğini, Menemen’in 70.000 Müslüman askeri tarafından kuşatıldığını” tehditkâr bir şekilde ilan ederek halkı şeriat bayrağı altında toplanmaya çağırdı.

Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini söyledi. Camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya taktılar ve Menemen şehir meydanında kazdıkları bir çukura diktiler. Bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye, zikretmeye ve “Şapka giyen kafirdir! Yakında yine şeriata dönülecektir” diyerek bir isyan hareketi başlatmak istediler. Kasabaya halife ordusunun geleceği iddiası halkı korkuttu.

Olaylar ilçedeki askeri birliğe duyuruldu. 43.Piyade Alay komutanı, P.Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı olay yerine gönderdi.

Mustafa Fehmi Kubilay Ayaklanan bu gerici topluluğun tehlikeli hareketlerini denetim altına alabilmek amacıyla 26 kişilik müfrezesiyle olay yerine geldi.

Mustafa Fehmi Kubilay askerlerin yanından ayrılarak tek başına onların arasına girip teslim olmalarını istedi. Onlardan biri ateş ederek Kubilay’ı yaraladı. Karşıdan bunu gören askerler ateş açtılar. Fakat tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardır. Derviş Mehmet “bana kurşun işlemiyor” diyerek halkı kandırmaya çalıştı. Kubilay yaralı halde cami avlusuna sığındıysa da, Derviş Mehmet ve arkadaşları peşi sıra geldiler. Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve yaralı Asteğmen Kubilay’ın başını kesti. Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalıştılar ancak başaramadılar. Birisi ip getirdi ve Kubilay’ın başı yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlandı. Olay yerine toplananlar ise bu olanlar karşısında donuk, duygusuz ve seyirci kaldılar. Olay yerine yetişen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaraladı. Ancak açılan ateş sonucu o da öldü. Arkadaşının yardımına koşan Bekçi Şevki de açılan ateş sonucu öldü.

Bu aşamada alaydan askeri birlik yetişir. Komutan “Teslim olun!” diye bağırır. Ancak olay çatışmaya dönüşür ve askeri birlik ateş eder. Göstericilerden Derviş Mehmet de dahil bazıları ölürken, bazıları kaçar. Daha sonra hepsi birden yakalanır.

Olayların ardından 31 Aralık 1930 tarihinde Menemen’de 1 Ocak 1931’den itibaren de Manisa ve Balıkesir’de Orgeneral Fahrettin Altay komutasında sıkıyönetim ilan edildi. Ardından 57. Tümen Komutanı olarak 1. Kolordu Komutan Vekili olan General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Divanı Harp kuruldu.15 Ocak 1931 tarihinden itibaren Olaya doğrudan veya dolaylı katılan 105 sanık (anayasayı cebren tağyir, eyleme iştirak, azmettirme veya Mehdi Mehmedin Mehdiliği için harekete geçtiğini bildikleri halde zamanında Hükümete haber vermedikleri ve tekkelerin seddinden sonra ayini tarikat icra ettikleri suçlamalarıyla) Divanı Harp’te yargılanmaya başlandı. 29 Ocak 1931 günü sonuçlanan mahkeme 36 (ölmüş olan bir sanık ile 37) kişinin idama mahkûm edilmesine, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatine, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilmesine karar verdi. Meclis’in onayına sunuldu.

İdam hükümlülerinin 6’sının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezaları ağır hapse çevrildi. TBMM Adalet Divanı ayrıca iki idamlığın cezasını 2 yıl hapse çevirdi. Diğer 28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen’de idam edildi. Mahkumlardan biri idam sehpasının önünden kaçtı. İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi. Sıkıyönetim, 28 Şubat 1931’de Manisa ve Balıkesir’den, 8 Mart 1931’de de Menemen’den kaldırıldı.

Bu olaylar sonrasında Mustafa Kemal Atatürk, bir Ege gezisi sırasında şunları söylüyordu:

“Halkın saflığından yararlanarak ulusun maneviyatına sataşan kimseler ve onların takipçi ve müritleri elbette birtakım cahillerden ibarettir. Ulusumuzun önünde açılan kurtuluş ufuklarında durmaksızın yol almasına engel olmaya çalışanlar, hep bu örgütler ve bu örgütlerin üyeleri olmuştur. Türk ulusunun bunlardan daha büyük düşmanı olmamıştır. Bunların varlığını hoşgörü ile kabul edenler, Menemen’ de Kubilay’ın başı kesilirken kayıtsız, ilgisiz izlemeye dayanan ve hatta alkışlamaya cesaret edenlerle birdir.”

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?