CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, TBMM’de yaptığı basın toplantısında 2025 yılı yaş
çay alım fiyatlarına ilişkin açıklamalarda bulundu. AKP iktidarının çay politikasını “tasfiye
planı” olarak nitelendirirken, “Çay üreticisinin alın teri bir kez daha sermayeye kurban edildi.
Üretici her kiloda 5 TL zarar ediyor, yaş çay alım fiyatı 35 TL’ye çekilmeli” dedi. Tarım ve
Orman Bakanlığı’nın 2025 yılı için kilogram başına 25,44 TL olarak açıkladığı yaş çay alım
fiyatını eleştiren Sarıbal, bu rakamın 29 TL’yi bulan üretim maliyetinin altında kaldığını,
ayrıca önceki yıllarda verilen prim desteğinin de bu yıl kaldırıldığını hatırlattı. Bu durumun,
üreticiye açıkça “zararına üret, tarlayı terk et” mesajı verdiğini belirten Sarıbal, yaş çay alım
fiyatlarına dair son üç yılı hatırlatarak, AKP iktidarının her yıl üretici beklentisinin altında
kaldığını söyledi. 2023 yılında 18 TL beklentiye karşılık 11 TL fiyat verildiğini, 2024’te
maliyetin 17 TL olduğu ortamda fiyatın 19 TL’de kaldığını, bu yıl ise 29 TL’lik maliyete
rağmen 25,44 TL fiyat açıklandığını belirten Sarıbal, enflasyonun %48,7, tarımsal girdi
artışının ise %37,9 olduğu bir ortamda üreticiye %33,9’luk artışla yetin denmesinin açıkça
siyasi bir tercih olduğunu ifade etti.
AKP’NİN SINIFSAL TERCİHİ: KÜÇÜK ÜRETİCİYE TASFİYE,
SERMAYEYE TEŞVİK
Milletvekili Sarıbal, yaşanan süreci tarımda neoliberal dönüşümün bir parçası olarak
değerlendirdi. Özel sektör fabrikalarının belirlediği fiyatlarla üreticinin zarar ettiğini, buna
karşılık şirketlerin karlarını artırdığını ifade eden Sarıbal, “Bu model AKP’nin tarımdaki
sınıfsal tercihidir: Küçük üretici tasfiye, büyük şirketlere teşvik” dedi. Sözleşmeli üretim
modeline de dikkati çeken Sarıbal, bu sistemle çiftçilerin kendi toprağında işçileştirilmek
istendiğini vurguladı. “Bu modelde üretim kararını şirket verir, riski üretici üstlenir. Yani
çiftçi kazanmaz, taşeronlaşır” uyarısında bulundu.
ÇAYKUR VARLIK FONU’NDA, ÜRETİCİ BORÇ BATAĞINDA
Türkiye’de çay üretiminin yüzde 70’inin Rize’de, geri kalanının Trabzon, Artvin ve
Giresun’da yapıldığını hatırlatan Sarıbal, 2024 verilerine göre 118 bin çiftçinin toplam 791
bin dekar alanda 1 milyon 430 bin ton yaş çay ürettiğini kaydetti. Türkiye’de çay üretiminin
büyük ölçüde küçük aile işletmeleri eliyle sürdürüldüğünü belirten Sarıbal, “Rekoltenin yüzde
55’i ÇAYKUR tarafından işlenmiştir. Üreticilerinin yaklaşık yüzde 74’ü 5 dekar altında
araziye sahipken, sadece yüzde 0,4’ü 20 dekar ve üzerinde araziye sahiptir. Türkiye’de her yıl
ortalama 290 – 320 bin ton arasında kuru çay tüketilmektedir. Bu miktarın yaklaşık 133 bin
tonu ÇAYKUR tarafından, 135-145 bin tonu özel sektör firmaları tarafından, 35-45 bin tonu
ise yabancı kökenli çaylardan oluşmaktadır. Yabancı kökenli çayların, toplam çay tüketimi
içindeki oranı yüzde 10-15 civarındadır. Türkiye’ye ithalat yoluyla ya da gayri resmi yollarla
giriş yapan bu çaylar, yerli üreticiyi olumsuz etkilemektedir. Varlık Fonu’na devredildikten
sonra her yıl zarar açıklayan ÇAYKUR’u 2022’de 60 milyon TL, 2023’te 69 milyon TL, 2024
yılında ise 73 milyon TL olan dönem karları bile kurtaramadı. ‘AKP’nin arka çiftliği’ olarak
nitelenen ÇAYKUR’un 2023 yılı itibariyle bankalara olan 5,8 milyar TL borcu
bulunmaktaydı” dedi.
FİYAT REVİZE EDİLSİN, ÇAYKUR KAMULAŞTIRILSIN
Milletvekili Orhan Sarıbal, üreticilerin acil taleplerini şöyle sıraladı: “Alım fiyatı maliyetler
ve enflasyon dikkate alınarak revize edilmeli, özel sektörün ÇAYKUR’un altında alım
yapması yasaklanmalı, fiyatlar tüm paydaşların görüşleriyle belirlenmeli, kota ve kontenjan
uygulamaları son bulmalı, ÇAYKUR Varlık Fonu’ndan çıkarılmalı ve özerk bir yapıya
kavuşturulmalı.”
İKTİDARIN “PROGRAMA UYGUN” EKONOMİSİ: FAİZE SERVET, HALKA
YOKSULLUK!
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Erdoğan-Şimşek ortak yapımı ekonomi programını da
sert sözlerle eleştirdi. “Programa uygun” adı altında yürütülen ekonomik politikaların, halkı
sefalete, sermayeyi zenginliğe boğduğunu belirten Sarıbal, “2025’in ilk dört ayında 2 trilyon
810 milyar TL vergi toplandı. Buna rağmen 885,5 milyar TL bütçe açığı verildi. Yalnızca dört
ayda 724,6 milyar TL faiz ödemesi yapıldı. Toplanan her 100 liralık verginin 26 lirası
doğrudan faize gitti. Bu program halk için değil, faiz baronları için yazılmış bir ekonomi
programıdır. Hazinenin topladığı gelir vergisinin 469 milyar TL’si işçilerin sırtından kesildi.
Aynı dönemde şirketlerden alınan kurumlar vergisi sadece 23,7 milyar TL oldu. Bu ne
demektir? İşçi, patronun 20 katı vergi ödüyor. Şimşek 2025 için %15 enflasyon hedefi koydu.
Yılın ilk dört ayında %13,36 enflasyon gerçekleşti. Şubat ayında tahmin %24’e yükseltildi.
Yani daha yılın yarısına varmadan hedefler çöktü. Ama ‘programa uygun’ gidiyoruz, diyorlar.
Bugün Türkiye’de çalışabilir durumda olan 66 milyon insanın sadece 22,3 milyonu kayıtlı ve
tam zamanlı istihdamda. 11,5 milyon kişi geniş tanımlı işsiz. Emeklilerin %68’i çalışıyor ya
da iş arıyor. Çocukların %24,9’u işçileşmiş durumda. 7 milyon çocuk yoksullukla boğuşuyor.
Her iki gençten biri mutsuz. AKP ile birlikte büyüyen gençler, umutla değil, kaygıyla yaşıyor.
Eğitimden koparılan 613 bin çocuk var. Gençlik; bir yandan işsizlikle, bir yandan borçla, bir
yandan geleceksizlikle mücadele ediyor.
Ama iktidar hala faizi kutsuyor. Erdoğan ve
Şimşek’in programı; emekçinin geleceğinden, çocuğun eğitiminden, yaşlının emekliliğinden
tasarruf etme programıdır” ifadelerini kullandı.