Köşe yazarımız Ali Yazır makalesinde; Yaşadığımız bugünlerde, toplum içerisinde müthiş bir kutuplaşma var. Muhalefet özellikle İstanbul’da yapıldığı iddia edilen yolsuzlukları göz ardı edip, ülkeyi yöneten iktidarın, kendi döneminde sırf kendisine bağlı olduğu için binbir pisliği, yolsuzluğu, hırsızlığı, adaletsizliği ve benzer durumları görmezden geldiği inancıyla kendisinin de görmezden girilmesini ister bir anlayışla, sokaklarda yüzbinlerle eylemlerde bulunuyor. Boykot çağrıları yapıyor. Benim yolsuzluğum da mübah olsun der gibi….
Yıllardır görüyoruz ki muhalefet ve iktidarın yandaşları hep kendilerine yontuyor. Devletin birliği, dirliği ile halkın refahı, huzur, mutluluk ve güveni için yapılan bir eylem yok. Bugünlerde yapılan anket sonuçlarındaki halkın apolitik olma oranlarında kararsız oylar %60 lara dayanmış. Halkın, “ işte benim güvenle vereceğim oy vereceğim partim şu” diyememesi oldukça düşündürücü. Bakalım daha neler göreceğiz. 
Bu kaotik sosyolojik yapı içerisinde biz vatandaşlara büyük görevler düşüyor. Her dönemde yerelde ve geneldeki yöneticilerin yaptıkları hatalar sonunda, tabandaki halkın ezildiği, sömürüldüğü, fakirleştiği görülür. Ama ister muhalefet ister iktidar yandaşlarının, bir şekilde yaptıklarının kendilerinin yanına kar kaldığını, onlarca siyasi çalkantılar sonunda bizler canlı yaşadık gördük. Meclisteki üyelerin, üst düzey parti görevlilerinin, yine bir eli yağda bir eli balda hayatları devam etti gitti.
Olan hep işçiye, köylüye, küçük esnafa, öğrenciye oldu. O nedenle bu tür dönemlerde birbirimizle olan ilişkilerimizde; Kılıç gibi iki tarafı keskin kelimelerden, ani öfke patlamalarından, fiziki ve sözel olarak sert çıkışlardan, düşünmeden söylenen sözlerden gerginlik yaratabileceği için kaçınmalıyız. Bizler bireysel olarak ya da toplum içinde konuşurken iki üç kez düşünmeli, eğer aldığımız bir tepki varsa da kişiselleştirmeden algılamamız önemli.
Özellikle bizim kuşak 12 Eylül öncesini ağır bedeller ödeyerek bunu tecrübe etti. Peki; yanlışa, talana, haksızlığa, olumsuzluğa tepki göstermeyelim mi diye bu satırları yazanlar sorabilir. Kendi partinizde kimin kaç paralık adam olduğunu herkes bilir. Parti delegasyonu, üyeleri olarak dürüst adamları yönetici seçin. Orada icraattaki yanlışları menfaatinize dokunsa da en ağır şekilde eleştirin. Sandığa da gidin hesap sorun…
Bu devletin hakimleri ve savcıları, polisi, güvenlik görevlisi adaletin temsilcileri olarak vebal altında kalmadan görev yapacak çok vatan evladı olduğuna inananlardandanım. Bu milletin bir kuruşunu bile değil çalmak, onu yanlış yere harcayana bile Allah kahharlığını gün gelir gösterecektir. Bazen susarsın… Çünkü kelimeler, hakikati anlatmaya yetmez. Çünkü bilirsin, bazı sözler değersiz kulaklarda yankılanınca kirlenir. Çünkü bazen sessizlik, en büyük haykırıştır.
Türk milleti sabırlıdır, titreyip kendine geleceği inşallah yakındır.