Ali Yazır yazdı; 16 Mayıs 2010 öncesi ve sonrası Bursaspor

Ali Yazır yazdı; 16 Mayıs 2010 öncesi ve sonrası Bursaspor

Köşe yazarımız Ali Yazır makalesinde;

Tarih  16 Mayıs 2010 Bursaspor süper lig şampiyonu. Yıl 2024 Bursaspor 2. Ligden düşmesi hemen hemen kesinleşen  bir takım durumunda.  60 yıllık bir tarihi sürecin acı sonucu. Ne oldu da bu kadar sert düşüş yaşandı. Ülkenin en büyük şehir takımı olmasına rağmen!  Sahipsiz, eli kolu budanmış bir takım oluverdik. 16 Mayıs 2010 da tarih yazan,  İstanbul takımlarının elinden şampiyonluğu bağırta bağırta sökerek alan Bursaspor’a ne oldu?

Şampiyonluk sonrası borç sıfırlanmış iken 14 yıl içinde borç batağına saplanmış bir türlü başını kaldıramayan, herkesin kendisinden vebalı gibi kaçtığı  Bursaspor.

Bursaspor 2010 öncesi başkan ve yönetimleri  genelde bir konsensüs sağlanarak bir iki isimin adaylığı açıklanırdı. Her önüne gelen ben başkan olacağım diyerek ortaya çıkamazdı.  Seçilen kişiler genelde siyasi kimlikler olsa da kulübü siyasi hiçbir olaya bulaştırmazlar siyaset üstü bir kurum olarak faaliyetlerine devam ederdi.  Büyükşehir veya ilçe belediyeleri hükmeden değil hizmet eden , Bursaspor’un yararına var olmayı hedef edinen rolündeydiler.

Şampiyonluk sonrası zengin ve popüler olma nedeniyle odak noktası haline gelen Bursaspor için yönetim seçimlerinde, Büyükşehir Belediyesi olayların içine girmeye başladı. Çoğumuz hatırlayacaktır, aday olanlar Büyükşehir Belediye başkanına gidip icazet alırlar, izin isterler hatta tavsiye edinilen isimleri listeye alınmak suretiyle  kongreye gidilir genelde o liste kazanırdı. Çünkü kamuoyunda öyle bir algı oluşturulurdu ki üyeler direk o tarafı tercih eder olurdu. Burada  üyelerin blok üye yapılmaları, 300-500 kişilik  gruplar hangi tarafı desteklerse seçimi o başkan alırdı. Yani kongrelerde etkili güç Büyükşehir Belediye Başkanı idi. Neden ? Çünkü belediyenin  stat hizmetleri, arazi, arsa destekleri çok büyük önem arz ettiğinden hiçbir yönetim Büyükşehir Belediyesi ile ters düşmek istemezdi.

Yönetici profili değişmeye başladı. Denetim zaten yok gibi olduğundan  sporcu transferlerinde rakamlar uçuk seviyelere çıktı. Hatta Harazi diye bir oyuncu vardı adam parasın almış ama sonra kulübün ona borçlu olduğu ortaya çıkınca  ekstra  gelen bu parayı da çatır çatır almış ve konu gündem olmuştu. Yani birileri bu transfer işlerinden büyük paralar götürdüğü dillere yapıştı. Zamanında yönetimlere yakın olan bir arkadaşım  ; Bir milyon TL ye anlaşılan bir futbolcunun transferinin yanına bir dolar işareti yapılıp o futbolcunun değeri anında bir milyon dolar olarak Bursaspor kasasından çıktığını söyleyince çok şaşırmıştım. Ama daha sonraki dönemlerde bu olayların çok daha çirkin olanlarına şahit olunca şaşkınlığımız gitti sadece seyirci haline dönüştük. Ne üyeler  hesap sordu ne mahkemeler. Minareyi yapan kılıfını hazırlamış, işler tıkır tıkır işlerken birileri zengin oluyor ama Bursaspor hızla borç batağına saplanıyordu. Bu arada Atatürk stadı yıkıldı. Yerine şimdiki stat yapıldı. O konuda bir başka alemdir! Bir çok ildeki statlar devletimiz tarafından yapılırken bizim Büyükşehir Belediye Başkanımız tutturdu “ben belediye bütçesinden yapacağım” diye. Bu stat ile sanırım  üç dört tane genel ve yerel seçime malzeme yapılarak  kazanıldı Bursa da. Yani Bursalının parasıyla. Ama stat bir türlü bitmedi gitti hala eksikleri olduğu söylenmekte.

Hiç unutmam Şenol Güneş antrenör o sene “kadroyu bozmayın  dört tane adam alın takımı şampiyonluğa oynatayım” demeçleri havada kaldı ve o seneki yönetim hemen hemen tüm  takımı tarihin en büyük yüksek paralarına sattılar. Yerine satılanların iki katı maliyetine ikinci kalite  oyuncular ile lige devam edildi. Sözleşmeler yüksek yapılınca gelen para yöneticilerin ağzıyla söylemek gerekirse misliyle gitti yetmedi  borçlar katlanmaya başladı. Genel kurullarda ibra edilmediler ama yine de bir sonuç alınmadı. Olay kapandı gitti. Sonrası önce  birinci lige düştük. Haydi bu sene çıkalım diye yirmiye yakın oyuncu  transfer edildi. Sene sonunda gördük ki Bursaspor’a altın veren bir başkan olarak alacaklı olduğunu  genel kurul hesaplarında görüverdik! Yetmedi başımıza yine gölge başkanlık denilen ucube bir yönetim geldi. Gencecik oyuncuları Trabzonspor’a nakit paraya satınca  soluğu ikinci ligde aldık.

İkinci ligde kalıcı olmak için çaba göstermeyen ama mahkemelerin peşinde koşan bir önceki yönetim ise eski borçlara itiraz ederek, Bursaspor’un borçlarını çoğaltanlara  karşı hukuk mücadelesi baş gündem maddesi oldu. Hepimiz ümitlendik. Ha şimdi Bursaspor’u zarara uğratanlar yandı dedik ama  baktık ki mahkeme günü Bursaspor’un avukatı davaya çıkmayınca mahkemenin aldığı tedbir kararlarının düştüğünü medyadan okuduk.  Şimdiki yönetim bu konuya  kendilerine göre açıklama yaptılar ama süreç ne durumda kimsenin bilgisi yok. Davalar mutlaka  takip edilmeli. Yoksa bu yönetimin  kucağındaki bomba patlar ve tek hedef kendileri olur.

Velhasıl kelam  Bursaspor’u  bazen art niyetli, bazen beceriksiz, yeteneksiz, bazen de siyasetin malzemesi haline getirerek yerin dibine soktuk. Kimse yardım etmez oldu. Bursa ekonomi şehri ama kimse yanına yaklaşmıyor. Büyükşehir başkanının  da “artık yapacağım bir şeyim yok ama ben iyi bir Bursasporluyum” sözü kulaklarımızda çınlayıp duruyor.

Busiad denilen bir kurum var ama hiçbir zaman Bursaspor’un yanında onları görmedik! Başkanı halen federasyonun etkili isimlerinden ama federasyon Bursaspor’un celladı olmaya onun, bu döneminde artarak devam etti.  Hepsi laf  hepsi rol yapıyor. Bursaspor kimsenin umurunda değil. Türkiye liginde 40 puan toplayarak en yüksek puan alarak küme düşen  takım olduğumuzu unutmamalıyız. Bu takımın düşmanı hem içerde hem de dışarda o kadar çok ki! O nedenle Bursaspor’u yönetenler gerçek Bursasporlu olmak zorunda….

Şirketleşme konusu şimdi yine gündemde. Ama sayın Merih Ayder’in “Bölükbaşı zamanı şirketleşme için çok uygun bir zamandı. Ancak kendisinden sonra gelenler de istemediler. Çünkü kulübün marka değeri, taşınmazları, bonservisi yüksek futbolcuları vardı, aktifler borçları karşılıyordu. O halde bunları bedavaya kapmak (!) varken neden şirketleşme olsun ki? Menfaat dünyası… Şimdi kulübün içi boş ve alt 3.lige düşmeme mücadelesi veriyoruz. Mayıs 2024 öncesi davaları unuttururcasına şirketleşmeden bahsedilmesi bana hiç ciddi gelmiyor, propaganda malzemesi olarak görüyorum. Ve unutulmasın ki bu konunun asıl muhatabı ve karar mercii Bursaspor genel kuruludur. Geçici yönetimlerin yaptıkları da havanda su dövmektir.” ifadeleri oldukça önemli.

Tek bir kurtuluş yolu var . Gerçek  Bursasporlu profesyoneller iş başına gelir.  Seyircisi de, üyesi de haddini bilir bir plan dahilinde üç beş yıl içinde eski güzel günlerine döner. Yoksa bu devran çok su götürür. Problemi çözmek istemek lazım.  Kimse problemle uğraşmıyor.

Bu iş şeffaflıkla olur. Herkesin güveni kazanılır. Harcamalar görüşmeler, yardımların dökümü üyelerle paylaşılır. Bilgi verilir. Bakın o zaman Bursaspor kenetleniyor mu kenetlenmiyor mu? Mevcut yönetimin her Cuma basın açıklaması yapması şeffaflık adına çok önemli.

Bir kulüp başkanı yöneticisi kadar kulüptür. Antrenörler ve sporcular başarısızlıkta en az pay sahibi olanlardır. Motive olmuş  kent ve oyuncu ile vizyon sahibi bir takımın başarılı olması  yüksek ihtimaldir. Nasıl ki bir oyuncu bir  sezon ile yıldız olmazsa, Bursaspor da alt liglerin takımı olmasıyla değerinden kaybetmez. Küçük dokunuşlar ve iyi motivasyonla daha fazlası neden olmasın.

Maksimum fayda elde etmek için acilen Bursayı Bursasporlulaştırmalıyız.   

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?