“Ömrünün sonuna kadar nefes almadan para harcasa, yese bitiremeyeceği kadar parası olupta gözü aç, bilinç altında yoksulluk, sefalet çekenlerin sermayesi cehalet, pazarı kaos, stratejisi korku, doğal afetler ise fırsatı olur. Acımasızca kan ve göz yaşından keyif çayı demlemek onların en büyük keyiflerindendir. Bu keyifi onlara yaşatmamak elimizde!

İnsan değişimin merkezidir. Değişmelidir de! ‘İnanmak ile bilmek’ veya ‘anlamak ile anlam vermek’ arasına çizdiğiniz çizginin kalınlığı nispetinde özgürüzdür. Hakikatinden yüzde yüz emin olduğunuz herhangi bir inancı, kabulü, ezberi veya durumu yeniden düşünme cesaretine sahip değilseniz başkalarının fikir tetikçiliğini yapmaya hazır durumdayızdır. Dikkat ediniz, bu dünyada her zaman ilk baştan tetikçiler ortadan kaldırılır.

Beynimiz ile irademizin, bedenimiz ile ruhumuzun kıskacında kaldığımız kadar tutsak değil miyiz? Tutsak olmamak için düşünmeye devam. Peki!

Düşünmek nedir düşünmek?

Düşünmek, (beynimizdeki sinir hücrelerine nöron denir.) Bu nöronlarımızda bulunan atomların birbirleriyle etkileşimleri ve bilgi değişimleri sonucu oluşur. Düşüncelerimiz süresince beyinlerimizde bu etkileşimler ile yaktığımız enerji oldukça fazladır ve kafada durmaz dünyaya düzensiz bir şekilde yayılır.

Bu nedenle bilgi fiziksel bir gerçekliktir. Sınavdan çıkan bir öğrencinin suratının hararetten dolayı kıpkırmızı olması, öğrenci vücudundaki enerjisini beyninde bilginin çarpışmaları için kullanmasındandır.

Zihinlerimizin hayal etme sınırı, yapmış oldukları bilgi hesaplamalarının sınırıdır.

Yani gerçek olmayan veya gerçekleşemeyecek bir durumu zaten hayal edemeyiz. Her hayal ettiğimiz ise bir yerlerde kuantum fiziksel olarak hayat bulmuş olur.”