Hastanede bir operasyon için gün sayarken, sevgili dostum Erdal Orhan sitem ederek ‘’Beni çok boşladın, bir şeyler yaz.’’ diye bir mesaj attı. Onun üzerine kaleme aldığım bu yazıma, benim de içinde bulunduğum sektörden başlayacağım. Yani yiyecek, içecek sektörü…
Türkiye’de yiyecek içecek sektöründeki kayıtlı veya kayıtsız iki buçuk-üç milyon aralığında işletme var. Bu işletmelerin en küçüğünde dahi kayıtlı yahut kayıtsız en az beş kişi çalışmakta. Bu süreçte işletme sahibi ve çalışan sayısı yaklaşık on beş milyona ulaşmakta ve bu on beş milyon kişi çalışamaz, atıl duruma düştü, bir anlamda işsiz kaldı. Bu da yetmedi Cumhurbaşkanlığı kararıyla işveren işçi çıkaramıyor. Çıkarabilse işsizlik devreye girecek fakat işçi bu avantajını da kullanamıyor. Peki hükümet kayıtlı işçiye ne verdi? “Yarım çalışma ödeneği” adı altında 1128 TL. Kime, neye yetecekse bozdurup bozdurup harcayınız.
En azından kayıtlı olanlarda bir damla can suyu var, ya kayıtsızlar? Ölüme terk edilmiş durumdalar. Allah bu ülke insanına yardım etsin çünkü işimiz Allah’a kaldı. İşletme sahibine ne kira yardımı, ne stopaj sıfırlaması, ne de herhangi sübvansiyon desteği yapıldı. Yani, koca bir hiç. Geçtiğimiz günlerde bir kira yardımı açıklaması geldi lakin kime nasıl verilecek belli değil. Kesin olan Basit Vergi Sistemi içinde olup Büyükşehir illerinde bulunan esnafa 750 TL, Büyükşehir olmayan illerdeki Basit Usul vergiye tabi olanlara ise 500 TL kira yardımı sağlanacak.
Bu arada sektörde çalışan on beş milyon direk etkilenen kişinin yanında birde dolaylı etkilenen kişi sayısını da katarsak kırk milyon kişiyi etkiliyor. Çalışanın eş çocuk ve birde tedarikçileri kattığımızda nerdeyse Türkiye nüfusunun yarısı demek.
Velhasıl durum vahim ötesi. Bizi yönetenler her ne kadar bu tabloyu kabul etmese de durum, hiç iç açıcı değil. Kendileri ise sefahatten hiç ödün vermiyorlar. Birkaç örnekle günümüz “Lale Devri”ni anlatmaya çalışayım. Sarayın bir dakikalık masrafı 7000 TL, sekiz uçak masrafı… Kuru ekmeğe cevap olarak söylenenleri “O zaman aç değiller!”, ‘’Ekonomi uçuyor!’’, ‘’Günümüzde açlık yok.’’ vb. bir yığın örnek ile süsleyebiliriz. Bu tür söylemler bizim aklımızla oynuyor ve içimizi acıtıyor. Anlayacağınız dostlar; hayaller Norveç, gerçekler Ortadoğu…
‘’Peki, hep tespit hep tespit hiç çözümün yok mu?’’ diye sorabilirsiniz. Tabii var olmaz mı? Öncelikle Bursa özelinde iki isme dikkat çekmek istiyorum; İbrahim Burkay ve Arif Tak. Bunlar kim demeyin, çözüm bu kişiler. Şöyle ki biri BTSO Başkanı, diğeri BESOB Başkanı. Gerçi Sayın İbrahim Burkay’ın geçtiğimiz günlerde hükümetle görüştüğünü basından okumuştum ama hükümette hazine tam takır, oradan bir kaynak çıkacağını düşünmüyorum. BTSO ve BESOB kendi kaynaklarından küçük faizle 6 ya da 3 ay geri ödemesiz kredilibite oluşturabilir ve esnafa rahat nefes aldırabilir. Çünkü bu kaynak her iki kurumda da var. Hem de tek şartla vermeli: faaliyet ya da faaliyetsizlik koşulu, başka şart olmamalı.
Sayın İbrahim Burkay ve Arif Tak; gelin bu kaynakları devreye sokun, bu zor günlerde esnafın yanında olun ve rahat bir nefes almasını sağlayın. Bursa’ya ve Bursalılara sahip çıkın, tarihe geçin.
Sağlıcakla kalın…
Esnafın durumunu cok guzel özetlemissin tesekkurler