“Afganistan’daki Sonu Olmayan Zulümlerin ve Adaletsizliklerin Son Durumu” Afganistan’da yaşayan ülkenin kuzeyi halk arasında Güney Türkistan olarak bilinen bölgede Afgan Hükümeti’nin bölgede yaşayan 3 milyon Türk kökenli vatandaşa asimilasyon yaptığı iddia ediliyor. Gazetemiz bölgede yaşayan Türklere ulaşarak konuyla ilgili bilgi aldı. Yaşanan trajedi hakkında gazetemize özel açıklamalarda bulunan Türklerin anlatımı ile Güney Türkistan gerçeği.
Güney Türkistanlı Türkler “Afganistan, farklı kültürlere sahip ve farklı etnik gruplardan oluşan bir ülkedir. Ülke, tarih boyunca çok eski zamanlardaki imparatorluklar ve yönetici güçleri tarafından şimdiye kadar süregiden ve sömürge savaşlarının hedefi olmuştur. Afganistan tarihi, sömürgecilik, baskı, şiddet ve bitmeyen savaşların tarihi olarak adlandırılabilir. Büyük İskender’in seferlerinden Birinci Afgan-İngiliz Savaşı’nın başlangıcına kadar bu coğrafya, kana susamış imparatorlukların en şiddetli çatışmalarının ve acımasız cinayetlerinin ağırlığı altındaydı. 1747’de Ahmed Şah Durrani liderliğindeki imparatorluk hükümetinin kurulmasıyla bu coğrafyada Afganistan olarak adlandırılan ilk imparatorluk hükümeti hüküm sürmeye başladı. Aslında Türk veya Türklere mensup bir ebeveyn tarafından anılan Ahmad Shah Durrani, Peştun halkı tarafından Peştun olarak kabul edilir ve Peştun Popelzi olarak söylenmektedir. Ahmed Şah Durrani’nin saltanatının başlangıcından bugüne kadar Afganistan’ın siyasi gücü belirli bir etnik gruba (Peştunların) elindeymiş ve Peştun krallarının egemenliğinin Davud Han’ın hükümdarlığının sonuna kadar, birbirleriyle çok tehlikeli bir şekilde ve kanlı savaşlar neticesinde siyasi kudreti ele geçirerek ve hatta ağabey-kardeşe merhamet etmedi ve birbirlerinin gözlerini çıkarma noktasına kadar varmışlar.
Tarih boyunca, Peştun yöneticileri, yurttaşları haricinde, Peştun olmayan aşiretlere sayısız zulüm gerçekleştirdiler ve her an Afganistan’da yaşayan diğer etnik gruplara tekel ve tiranlık dayattılar.Yaklaşık 20 yıl önce, Afganistan’ın nüfusunun 30-33 milyon olduğu tahmin ediliyordu. O zamandan beri hiçbir nüfus sayılmadı çünkü iktidardaki Peştunlar nüfusun kesin olarak belirlenmesine izin vermiyor. Bu alandaki çoğu kişi ve uzmanın bakış açısına göre, Afganistan’ın kesin nüfusunun netleştirilmesi ve her bir etnik grubun toplam nüfustan yüzde olarak ayrılması, Peştun halkının aleyhine söylenmiş ve bu nedenle gösterilmemiştir. Afganistan nüfusunun çoğunluğu bu ülkede 4-5 büyük etnik gruptur. Peştun (Afgan), Tacik, Özbek, Hazara ve Türkmen. Bu etnik grupların her birinin Afganistan nüfusunun yüzde kaçını oluşturduğu gerçeği hala belirsizlikle örtülüyor. Bu belirsizliğin nedenini yukarıdaki satırlarda belirtmiştik. Aşırılık yanlısı Taliban rejiminin 1994’te yükselişiyle, Afganistan bir kez daha aşırılık yanlısı aşırılık ve din ve Tanrı bilgisizliği tuzağına düştü. Taliban rejimi, Afganistan’ın kara tarihindeki en karanlık ve en karanlık dönemlerden biridir.
Bu dönemde kadınlar taşlandı, en ufak bir hata yapan erkeklerin elleri ve ayakları kesildi, hapishaneler masum tutuklularla ağzına kadar dolduruldu ve hava kanla dolmuş, sokaklar barut ve tiksinti kokuyordu. Halk ağır, aciz ve yurttaşları (Peştunlar) dışında Taliban, çeşitli bahanelerle diğer kabileleri öldürüp attı. Bu dönemde kimse sosyal adalet ve adaletten söz edemezdi ve her şey Taliban büyüklerinin zalimce yönetiminde sona ererdi. Afganistan’da son 40 yılda yaşanan gelişmelerde, iki büyük dünya gücü (ABD ve Rusya) güvenliğin, ekonomik, sosyal ve hatta etnik durumun kötüleşmesinde önemli bir rol oynamıştırlar. 1979’da Rusya’nın Afganistan’ı işgalinin yanı sıra, ABD ve Batılı müttefikleri, 1985’ten 1994’e kadar, Afganistan’da Taliban’ı kurmak için aşırılık yanlısı ve terörist gruba çeşitli ve ölçülü yollarla mali ve ekipman desteği sağladı. Taliban’ın 1999 yılında ABD güçleri ve Afganistan’ın kuzeyindeki Özbek’lerin lideri “Mareşal Dostum” liderliğindeki sivil kuvvetlerle işbirliği içinde yenilgiye uğratılması ve 11 Eylül olayları ve bu olayın patlak vermesi uluslararası güvenlik sektöründe büyük bir kıvılcım yarattı. ABD’nin Afganistan’ı işgalinin bahanesi, ülkede terörist yuvaların varlığı idi.
Amerika Birleşik Devletleri, Afganistan’daki güvenlik varlığı sırasında yalnızca ülkeyi güvence altına almakta başarısız olmakla kalmadı, aynı zamanda yıkıcı savaşların ve büyük savaş projelerinin ciddiyeti ve ısrarı için zemin hazırladı. Bu konuların detayları mevcut konunun kapsamı dışındadır ve ana konuya daha fazla odaklanılmalıdır. Afganistan’daki mevcut hükümet bir tür güç ve tahakküm mafyasına dönüştü. Merkezi hükümet, açıkça ülkedeki Peştun olmayan aşiretleri ortadan kaldırmaya ve onlara baskı uygulamaya çalışıyor. Son yirmi yılda olduğu gibi, ülkenin çeşitli yerlerinde derin sorunlara tanık olduk. İki farklı etnik grup (Özbekler ve Hazaralar), uzak geçmişten günümüze Peştun aşiret liderlerinin şiddetli ve eziyetli baskısı altındaymış ve çeşitli şekillerde bariz hak kaybına ve hükümet görevlilerinin kaba davranışlarına maruz kalmışlardır. Peştun halkı diyerek, tüm Peştun halkının hükümet başkanlarıyla karıştırılmaması gerektiğine dikkat edilmelidir. Hükümetin başındakiler geçmişten günümüze, Afganistan dışındaki sömürge güçleri tarafından eğitilmiş ve iktidara getirilmiştir ve onların yıkıcı iradelerine ve politikalarına göre hareket etmek zorunda kalmışlardır.
Son vakada, Faryab eyaletinin valisi üç hafta önce merkezi hükümet tarafından görevden alındı ve yerine başka bir şüpheli ve taraflı Peştun getirildi. Atanan vali, eyaletteki yaygın halk protestolarına yol açan, çalışma ve çevreye ve ildeki ortak dile aşina olma yeteneğinden yoksundu. On binlerce protestocu slogan attı: Zorunlu bir vali istemiyoruz, valiler seçimle gelmeli, belediye başkanları seçimle gelmeli ve aynı şekilde onlarca sivil ve meşru taleplerini şehir sokaklarında yapmışlardır. Protestocular, taleplerine uymazlarsa tüm kuzey vilayetlerini mevcut otoriter hükümeti protesto etmeye ve seslerini yükseltmeye çağıracaklarını vurgulamaktadırlar. Protestoların devam etmesinden bir hafta geçmekle, merkezi hükümet halkın meşru iradesine doğru cevap vermeme durumuna devam etmektedir ve tayin ettiği valisinin görevini sürdürmeye ısrar etmektedir. Yani, merkezi hükümetin bu yaptığı, bütün o ildeki milleti bir kişiye tabi kıldığı anlamına gelir. Bu, şu anlama gelir ki; O ildeki insanlar üzerinde istediğini yapar ve insanların sesini duymak istemiyor!
Bu dönüşümler, öyle bir zamanda başlamaktadır ki, Taliban, Afganistan vilayetlerinin yarısını ele geçirdiği ve kontrol altına aldığı ve bu örgütle yapılan son aylardaki barış görüşmelerinin hiçbir somut sonuç vermediği bir dönemde gerçekleşiyor. Bu görüşmelerin arka planı ülkede yoğun ve devam etmekte olan savaşın bir daha başlangıcı olacağı söyleniyor. Faryab İli, Afganistan’ın kuzey bölgesini kapısı olarak bilinmektedir ve kuzeydeki en önemli illerden biri diye sayılır. Bu kritik noktada, bu tür dönüşümler ili Taliban’a devretme niyetiyle bu vilayet sakinleri tarafından taraflı bir şekilde dile getirilmiştir.” dediler.