“Habertürk TV ekranlarında yayımlanan “Teke Tek” isimli programının 02.03.2021 tarihli yayınında, İstanbul Zaim Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Ramazan ARITÜRK….” Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi ve Türk Büro-Sen Bursa Şube Başkanı İbrahim Bulut yaptığı açıklamada; “Yargı sorunlarına çözüm konusunun ele alınması esnasında, “SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN ADLİ KATİPLİK MÜESSESESİNİN GETİRİLMESİNİN GEREKLİ OLDUĞU VE ÇÜNKÜ MAHKEME KATİPLERİNİN ÇOĞUNUN LİSE MEZUNU OLDUĞU, YALNIZCA HAKİMLERİN GETİR GÖTÜRÜNÜ YAPTIKLARI, DOSYAYI İNCELEME VE İRDELEME YETİLERİNİN OLMADIĞI, YARGITAY KARARLARININ NE OLDUĞU YÖNÜNDE EN UFAK BİLGİ SAHİBİ OLMADIKLARI” yönünde ifadeler kullanmış, açıkça adliye çalışanlarını aşağılamış ve küçük düşürmüştür.
Oysa ki, mahkeme kalemlerindeki iş yoğunluğu herkesçe bilinen bir gerçek olup, adliye personelinin iş yoğunluğu karşısında gerektiğinde kendi özel hayatından feragat ederek, büyük özveri ile çalıştıkları aşikardır. Zira, adliyede neredeyse tüm iş ve işlemlerin düzenli bir şekilde ilerlemesinin belki de temel taşı adliyede çalışan kalem personelleri ile müdürler iken, adliye çalışanlarının yalnızca dosya getir götür işi yaptıkları ithamı ile karşı karşıya kalması kabul edilemez niteliktedir.
Adliye çalışanlarının büyük çoğunluğu en az iki yıllık yüksekokul ve dört yıllık fakülte mezunudur. Hoş lise mezunu olsalar bile bu iş bilmeyecekleri anlamına gelmez.
Zabıt Katiplerinin, Yazı İşleri Müdürlerinin, Mübaşirlerin, teknik personelin görevi hiçbir zaman hakim ve savcıların getir götür işlerini yapmak değildir. Hepsinin görevi Kanun ve Yönetmeliklerle belirlenmiştir ve hiçbirinin içeriğinde böyle bir ifade bulunmamaktadır. Fiili olarak da bunun olduğunu söylemek en basit tabiriyle aymazlıktır.
Adli katiplik müessesesinin kurulmasını talep etmek başka bir şeydir, mahkemede çalışanların lise mezunu olarak hiçbir işi bilmediğini iddia etmek başka bir şeydir. Adliyelerde Hakim savcı yardımcılığı gibi oluşumlar kurulabilir. Bunlar adliyelerin iş yükünü hafifletebilir. Bunları sendika olarak biz de talep etmekteyiz. Çünkü Adliye çalışanları yoğun iş yükü altında çalışmalarına devam etmektedirler. Bu sebeple bu konuda olumlu sonuçların alınacağı her kararın talepçisi ve takipçisiyiz.
Bir öğretim üyesinin, adliye iş ve işlemlerinin ne şekilde yürütüldüğünden bir haber olarak böyle bir yorum yapmasının altında iyi niyet aramak olanaksızdır. Zira, böyle bir yorum yapabilmek ve adliye çalışanlarını bu şekilde küçümseyebilmek için ya hiç adliye kapısından girilmemiş olması gerekmekte ya da adliye çalışanlarını aşağılama ve adli katiplik müessesesi için reklam yapma amacıyla kasıtlı olarak beyanlarda bulunulmuş olması gereklidir.
Dr. Ramazan ARITÜRK’ün beyanları Türk Ceza Kanunu kapsamında da açıkça suç olarak sayılmıştır. Şöyle ki; TCK’nın 301. Maddesi,
(1) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Devletin askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.
(4) Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Devletin ve kamu hizmetinin devamlılığının sağlanması adına, büyük bir özveri ile çalışan memurların bu şekilde aşağılanmasının kabulü tarafımızca mümkün olmayıp, ilgili hakkında gerekli şikayet yollarına başvuracağımızı belirtiyor ve Sendikamızca, adliye çalışanlarına yönelik yapılan bu hakareti kınıyoruz.” dedi.