Tehlikeli gidiş!

Tehlikeli gidiş!

Son günlerdeki sınırlarımızdan koşarcasına yurdumuza elini kolunu sallayarak gelen Afganlı görmek şahsen her Türk gibi benide ürkütüyor. Evet Türk milleti merhametlidir, hoşgörülüdür. Ama Afganlı gelenlerin hepsinin genç erkek olması, sosyolojik ve psikolojik bakımından kalıcı olmaları çok tehlikeli. Türkiye’nin sınırlarının “yol geçen hanı” gibi kolayca aşılıp oluşan bu düzensiz göç, güvenlik sorununu da oluşturuyor.
Sayısı 250 bin civarı olan Afgan göçmenlerinin kaç tanesi masum kaç tanesinin ajan, terörist olup olmadığının tespiti yapılıyor mu? Yapılıyorsa ülkemize kaç ajan ve terörist kişi sokulmuştur? Aynı soru Suriyeliler içinde geçerli!
Bu gidişle 50 yıl, 100 yıl sonrası demografik ve nüfus sayısı nasıl olacak? Anadoludaki bu dağılımın içeriği nasıl şekillenecek? Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türklerin evinde azınlık durumuna düşmesinin önlenmesi için bir projeksiyonu varmı? Yoksa gerçekten bu Türkleri Anadolu’dan atılma operasyonu mudur? Ülkemizde misafir edilen Suriyelilerin ve Afganların ülkelerine dönmelerini milli beka ve demografik geleceğimiz açısından mecburi bir gerçektir.
Türk milletinin geleceğini riske atamayız. Mehmetçiklerimiz Suriyede şehit olurken Türkiye’nin sahillerinde, cafelerinde eğlenen, çevreye rahatsızlık veren Suriyeli gençlerden sonra Afganlı gençleri de görmeyi Türk milletinin midesi kaldıramaz. Huzursuzluğun genişlemesine müsaade edilmemelidir. Atasözümüzü hatırlamakta fayda var. “Merhametten maraz doğarmış” Bunlar yetmiyormuş gibi,
İktidar partisinin Gn. Bşk. Yard. Mustafa Şen’in “Suriye’den gelenlere sordum. Diyorlar ki: ‘İlk olarak bizden önce gelenler geldikleri yere gitseler, biz de yol yordam öğrensek, sonra biz gitsek.” İfadesine ne demeli? Resmen Türk milletinin sabrını zorluyor. Kimi kimin toprağından gönderiyor akıl alacak gibi değil… Türkiye Cumhuriyeti bir Türk devletidir. Suriyeliler ve Afganlılar konusunda köklü çözüm planı acilen oluşturmalıdır. Her gün suça bulaşanlar sınırdaşı edilmelidir. Bir toplumu etkili bölmek için birbiriyle rekabet eden ve birbirine kuşku ile bakan ırk, din ve iktisadi toplumların sayısını arttırmak yoluyla sağlanabilir. Devletimizi çok milletli çok dilli bir topluluğa dönüştürmenin bedelinin çok ağır olacağını Osmanlı’nın yıkılışıyla tecrübe ettik. Peki bundan sonrası için Türk milletinin sabrı sınanmasın! Tahriklere de kapılmayalım.
Yönetenlerimize doğru karar almaları için sen yardım eyle ya rabbii.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?