Taşerondan Kadroya Geçen İşçiye “Örtülü” Tasfiye! “Devlet Bize Sahip Çıkmayacaksa Biz Derdimizi Kimle Paylaşacağız!”

Taşerondan Kadroya Geçen İşçiye “Örtülü” Tasfiye! “Devlet Bize Sahip Çıkmayacaksa Biz Derdimizi Kimle Paylaşacağız!”

Türkiye; sayıları 6,5 milyonu bulan “EYT Mağdurları’ndan” sonra çok yakında aileleri ile birlikte 4 milyonu bulan “Kadroya Geçen Taşeron İşçi” mağdurlarıyla yüzleşebilir. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sayın Julide Sarıeroğlu tarafından zapta alınan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 127.Maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 23 ve 24.Madde uyarınca; personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı sözleşmesi ile çalıştırılan kamu işyerlerindeki alt işveren işçilerinin kadroya geçişi, ücret ile mali ve diğer sosyal haklarına ilişkin esaslar belirlenmiş ve şartları sağlayan işçilerin idareler nezdinde sürekli işçi kadrosuna geçişleri hükümlerine uyulmuyor. Taşerondan kadroya geçirilecek işçilerin ücret ile mali ve diğer sosyal haklarının aynen korunarak hatta ilk altı ay ve sonraki altı ay için Toplu İş Sözleşmesinden kaynaklı %4 TİS zammı ile kadroya geçirileceği ifade edilmişse de maalesef %4’lük TİS zammı haricinde murat edilen netice gerçekleşmedi. Türkiye genelinde farklı devlet dairelerinde 900 bin civarında personel taşerondan kadroya geçirilmişti.

696 sayılı KHK ile taşerondan kadroya geçirilen işçilerin sayısı yaklaşık 900 bin kişi olup; işbu işçileri aileleriyle birlikte düşündüğümüzde 4.000.000 insanı ilgilendiren ciddi bir durum söz konusu. Örneğin bir işçi taşerondayken aldığı ücret asgari ücretin %40 fazlasıyken, kadroya geçtikten sonra artık bu asgari ücretin %4 fazlasını alarak ciddi bir hak kaybına uğradı. 696 sayılı KHK ile taşerondan kadroya geçirilen işçilerin kadroya geçişle birlikte yaşadıkları ikinci bir sorunda zorunlu emeklilik dayatması. 696 sayılı KHK’ya göre sürekli işçi kadrosuna geçirilen işçiler, sosyal güvenlik kurumlarından emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazandıkları tarihten sonra kamuda çalışamıyorlar. Emeklilik için gerekli asgari koşulları yerine getirenler re’sen emekliye sevk ediliyorlar. Kanundaki emeklilik koşullarını yerine getirmek demek “asgari prim günü” koşulunu sağlamakta. Örneğin 22 Mayıs 1991 tarihinde sigorta girişi bulunan bir kadın işçi 20 yıl sigortalılık süresini ve 5450 prim gününü doldurduğunda 48 yaşında emekli olabiliyor. Emekli aylığı prim gününe göre bağlanıyor. Prim günü ne kadar artarsa emekli aylığı da o kadar artıyor. Asgari prim günü ile emekli olanların aylıkları 1.500 TL ve buna yakın düzeyde oluyor. Halbuki kamudaki normal kadrolu işçiler veya İş-Kur üzerinden alınan 696 sayılı KHK’lı işçiler isterlerse 60 yaşına kadar çalışabiliyorlar. Bu durum Anayasamızın eşitlik ilkesine alenen aykırı olmakla birlikte, 696 sayılı KHK’lı işçinin emeklilik imkanları ile kamudaki normal kadrolu işçinin emeklilik imkanları arasında da ciddi bir orantısızlığa ve ikinci bir mağduriyete daha sebep olmakta.

Bursa’da hak mağduru işçilerin sayısı 35 binleri bulmakta. Haklarını alabilmek amacı ile hukuki mücadele başlatan işçiler açtıkları davaları kaybetti. Dava açan işçiler karşı avukat ücreti ve mahkeme masraflarını ödemekle yüz yüze kaldı. Her bir işçiye yaklaşık 5 bin 500 lira mahkeme ödeme emri gönderdi. Mağdur işçiler adına görüştüğümüz İstanbul Barosu Avukatı Ertan Taşkın; konuyla ilgili gazetemize yapmış olduğu açıklamada; “696 sayılı KHK ile taşerondan kadroya geçirilen işçilerin yukarıda detaylıca anlatılan yaşadıkları mağduriyetleri için (emeklilik hariç) Türkiye genelindeki ilk derece mahkemeleri olan İş Mahkemelerinde ücret fark alacağı için binlerce açılan davalarla hukuki süreç başlatıldığında tüm mahkemeler yeknesak bir şekilde işbu hukuksuzluk karşısında davalarımızın kabulüne karar veriyorken; herhangi hukuki bir mantığa hizmet etmeyen Yargıtay 9.Hukuk Dairesi 2020/5665 E. 2020/14048 K. 28.10.2020 tarihli ilamından sonra davaların kabulü ve reddi tek bir kritere bağlanmıştır. Buna göre; 696 sayılı KHK ile taşerondan kadroya geçirilen ve asgari ücret fazlasını alamadığı için ücret farkı alacağı için dava açan davacının, taşerondan kadroya geçtiği esnada 02.04.2018 tarihi itibariyle imzaladığı bireysel iş sözleşmesi + işbu iş sözleşmesinde de asgari ücretin %….. kaç fazlasıyla geçtiğinin açıkça yazıyor olması halinde davanın kabulüne; 02.04.2018 tarihi itibariyle herhangi bir iş sözleşmesi imzalamayan ya da imzaladığı sözleşmede asgari ücretin %….. kaç fazlasıyla geçtiği yazmayan davacının davasının ise reddine karar verilmesi şeklinde hüküm kurulmuştur.

İşbu Yargıtay ilamı ile ilama konu 696 Sayılı KHK, Anayasa’nın 2, 5, 10, 49, 50, 55 ve90.Maddeleri ile hukukun temel ilkeleri olan; kazanılmış hak ilkesine, çalışanın ücretinde yargı kararı olmadıkça eksiltme yapılamaz ilkesine, çalışanın ücretinde rızası dışında indirim yapılamaz ilkesine, ahde vefa ilkesine, ücretin iş ilişkisinde esaslı unsur olması ilkesine, güven sorumluluğu ilkesine, zayıfın (işçinin) korunması ve işçi lehine yorum ilkesine, eşitlik ilkesi ve işverenin eşit davranma yükümlülüğü gibi birçok ilke ve kanuna açıkça ve alenen aykırıdır. 4857.Sayılı İş Kanunu’nun 22 ve 62.Maddesine göre işçinin ücretinde onun rızası alınmaksızın her ne şekilde olursa olsun eksiltme yapılamayacağı, ahde vefa ilkesi gereği taraflar yaptıkları bir sözleşmeye şartları sonradan değişse dahi uymak zorunda olduğu, hukuki belirlilik veya hukuki güvenlik ilkesi ve sürpriz karar yasağı ilkesi çerçevesinde, insanların dairenin önceki uygulama ve kararlarına güven duyarak açtığı davalarda farklı karar verilmesinin belirtilen ilkeleri ve hukuk devletini zedeleyeceğine, zayıfın (işçinin) korunması ve işçi lehine geniş yorum ilkesi gereği 900.000 işçiyi aileleriyle birlikte düşünerek zayıftan yana yorum yapılması gerektiğine, işçilere ücret kısmı boş bırakılarak iş sözleşmesine imza attırılması ya da hiç iş sözleşmesi yapılmamasının işçiye baskı olup işçi aleyhine değerlendirilmesi gerektiğine, işçilere boş sayfalara imza attırılmasının uygulamada sıklıkla yer aldığı ve bu nedenle iş sözleşmesinin bazı kısımlarının özellikle de sözleşmenin objektif unsuru olan ücret kısmının sözleşme imzalatılırken boş bırakılıp sonradan doldurulmasının kabul edilemeyeceğine, iş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması ya da hiç iş sözleşmesi yapılmamış olmasının taraflar arasın bir iş sözleşmesi bulunmadığı anlamına gelmeyeceği nitekim 02.04.2018 tarihinde taşerondan kadroya geçişten sonra dahi 01.01.2019 tarihine kadar işçilerin ücretlerinin taşerondaki asgari ücret fazlasıyla birlikte ödenmeye devam edildiğinin açık ve net olduğu dolayısıyla ortada kazanılmış bir hakkın varlığının da gözetilmeksizin verilen Yargıtay ilamı ile ilama konu 696 sayılı KHK’nın Anayasa aykırılığı ve kazanılmış haklara saygılı olmayan bir anlayışın keyfiliği getirip toplumsal kararlığı bozarak hukuksal güvenceyi ortadan kaldırıp kargaşaya sebebiyet vermemesi için konuyu 01.06.2021 tarihi itibariyle Anayasa Mahkemesine taşımış bulunmaktayız.” ifadelerini kullandı.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?