NİLÜFER ZEHİR AKIYOR, BÜYÜKŞEHİR SEYRE BAKIYOR!

NİLÜFER ZEHİR AKIYOR, BÜYÜKŞEHİR SEYRE BAKIYOR!

Bursa’da, Uludağ’dan içilebilir halde başlayıp, sanayi tesislerinin arasından 200 kilometre kat ettikten sonra Karacabey’den Marmara Denizi’ne simsiyah dökülen Nilüfer Çayı’nın durumuna dikkat çeken İYİ Parti yetkilileri, duruma tepki gösterdi. Nilüfer Çayı’nın sahipsiz bırakıldığına değinen Bursa Milletvekili Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, “Çayın içine girmeyi bırakın yanından geçmeyi bile tehlikeli buluyoruz” dedi.

Uludağ’dan başlayıp, ovadaki birçok dere ve Susurluk Çayı ile birleşerek, Karacabey’den Marmara Denizi’ne dökülen yaklaşık 200 kilometrelik Nilüfer Çayı, kirli atıklar nedeniyle siyaha büründü. Bursa Ovası‘nda tarım ve hayvancılık ise olumsuz etkilendi. Kirli su, son dönemde deniz salyasıyla gündeme gelen Marmara Denizi’nin de kirliliğinin artmasına neden oluyor. İYİ Parti Bursa İl Teşkilatı, Nilüfer Çayı’ndaki kirliliğe dikkat çekmek için basın açıklaması yaptı. Partililer, Nilüfer Çayı’nda yaşanan kirliliğe dikkat çekmek amacıyla, kirliliğin görüldüğü ve tarımsal sulamaların gerçekleştirildiği Nilüfer ilçesine bağlı kırsal Yolçatı Mahallesi’nde bir araya geldi. Basın açıklamasına İYİ Parti TBMM Grup Başkanı, Bursa Milletvekili Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, İYİ Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu, İYİ Parti Nilüfer İlçe Başkanı Levent Öncü ve partililer katıldı. Nilüfer Çayı’ndaki kirlilik dövizlerle protesto edilirken, iki kavanoz içerisinde yer alan biri çayın kaynağından alınan, diğeri de protestonun gerçekleştirildiği alandan alınan suların temizliği karşılaştırıldı.

“ATIK SU KANALINA DÖNÜŞTÜ”

Nilüfer Çayı’nın, ‘atık su kanalı’na döndüğüne işaret eden İYİ Parti Nilüfer Başkanı Öncü, “İlçemize asırlar boyunca ‘hayat kaynağı’ olan Nilüfer Çayımız, ne yazık ki artık tamamen zehir akıyor ve yetkili kurumlar ise buna seyirci kalmayı sürdürüyor. Uludağ’ın güney yamaçlarından doğarak Bursa Ovası’na inen ve 168 kilometre uzaklıkta Karacabey Boğazı’ndan Marmara Denizi’ne dökülen Nilüfer Çayımızın, kelimenin tam anlamıyla ‘Kurtarın beni!’ diye feryat eden sesini, ne üzücüdür ki, kimseler duymuyor. Baktığımızda, bu havzadaki noktasal kirleticiler; kentsel ve endüstriyel atık su deşarjları olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca, gübre ve böcek ilacı kullanımı gibi tarımsal çalışmaları, hayvancılık faaliyetlerini, arazi kullanımı ile atmosferik taşınımı, bölgedeki diğer yaygın kirlilik nedenleri olarak görüyoruz” dedi.

“BİRÇOK BÖLGEDE NİLÜFER ÇAYI, TARIMSAL SULAMADA KULLANILAMIYOR”

Bursa Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin (BUSKİ) verilerine göre, Nilüfer Çayı’nı besleyen kollar üzerindeki çözünmüş oksijenin neredeyse duymuş seviyelerde bulunduğuna değinen Öncü, bu durumun birçok canlı türünün yok olmasına neden olduğunu kaydetti.

Konuyu teknik açıdan da değerlendiren Öncü, “Su içerisindeki renk parametresi 0,1’den küçükken, 4,4 seviyelerine çıkmış durumda.  Suyun kalitesi de, 2. Sınıf ve tarımsal sulamaya uygun durumdayken, tamamen kirlenerek 4. Sınıf su kalitesine gerilemiş bulunuyor. Maalesef bu nedenle de; Bursa ovasında sulama suyu sıkıntısı yaşayan birçok bölgede, Nilüfer Çayı tarımsal sulamada kullanılamıyor. BUSKİ’nin internet sitesini incelediğimizde, birçok diğer ağır metal ve zehirli kirleticilerin, yani kanserojen maddelerin de, yukarıdaki değerlere paralel olarak arttığını ve insan sağlığını tehdit ettiğini görüyoruz. Yetkili kurumlar, denetlemeleri yoğun ve çok sıkı yaptıklarını, hiçbir deşarjın da arıtılmadan olmadığını söyleseler de; Nilüfer Çayı’ndaki kirliliğin rakamsal gerçekleri, bunun tam aksini ortaya koyuyor” diye konuştu.

“VEBALİN EN BÜYÜK SORUMLULUĞU, KENTİ YÖNETEMEYENLERİNDİR”

Denetlemelerin doğru zamanlama ve yerinde tespitlerle yapılması gerektiğini vurgulayan Öncü, bu işlemlerin gece de devam etmesi gerektiğini belirterek, “Ayrıca deşarj standartları da mutlak surette tekrar gözden geçirilmelidir. Nilüfer Çayı’nın doğduğu yerden aldığımız su numunesi içilebilir kalitede, bugün ise yetkili bakanların görevlerini layıkıyla yerine getiremedikleri için Yolçatı’dan aldığımız su numunesi zehirli. Bu zehirli su ile vatandaşlarımız sulama ihtiyaçlarını yerine getiriyor, bu zehri Marmara Denizi’nde müsilaj olarak görüyoruz. Yediğimiz sebze ve meyvelerde de kanserojen madde olarak ortaya çıkıyor. Kısacası ‘Hayat Kaynağımıza’ yeniden kavuşmak istiyorsak, derhal aklımızı başımıza devşirmeliyiz. Aksi halde vebal büyüktür ve bu hazin vebalin en büyük sorumluluğu da bu kenti yönetemeyenlerindir” ifadelerini kullandı.

“YANINDAN GEÇMEYİ BİLE TEHLİKELİ BULDUĞUMUZ DERE İLE BERABERİZ”

İYİ Parti Bursa İl Başkanı Türkoğlu ise, yalnızca suların kirletilmediğin, kentin de daha yaşanamaz bir hale geldiğini söyledi. Türkoğlu, bu kötü gidişata ise ‘dur’ demek durumlarında olduklarını ifade etti.

Nilüfer Çayı’nın sahipsiz bırakıldığına değinen Bursa Milletvekili Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, “Bugün dünyanın birçok noktasında yeşil kalkınma projeleri üzerine çalışmalar yapıldığı zamanda ne yazık ki bırakın içine girmeyi, yanından geçmeyi bile tehlikeli bulduğumuz dere ile beraberiz. Biz böyle bir Türkiye istemiyoruz” şeklinde konuştu.

“MİLLET İTTİFAKINDA BİR SIKINTI YOKTUR”

Gelen bir soru üzerine, CHP ile olan ittifaka ilişkin de görüşlerini paylaşan Prof. Dr. Tatlıoğlu, “Bizim CHP ile ittifakımız var, bu bir demokratik alan genişletmesi, seçim ittifakı. 2018 seçimlerinde kuruldu ve bir başarı elde edildi. AK Parti yönetimi ilk kez meclise eksik girdi, bu devam etti. Millet İttifakı mutfağı çalışmaktadır, Cumhur İttifakı’nı da ciddi geriletmeye sebep olmuştur. Herhangi bir sıkıntı yoktur, bir sıkıntı olması için neden de yoktur. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener gerekli açıklamaları yaptı, bizim ve sayın genel başkanımızın sadece Türk milletine borcu vardır ve bu borcu ödemek için kendisi de yollarda, bizler de buradayız” açıklamalarında bulundu.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?