Eylemlerle Desteklenmeyen Sözler İnandırıcı Olmaz!

Eylemlerle Desteklenmeyen Sözler İnandırıcı Olmaz!

“Ülkemizde gündem baş döndürecek hızda değişiyor. Son günlerde meydana gelen akıl almaz olaylar İmam kılığına girmiş bazı adamların(!) Atatürk’e hakaretleri, bedduaları… Hakarete kayıtsız kalan devlet yöneticileri. Ortaya atılan bazı iddialar, tehditler, şantajlar…” sözler İYİ Parti Yıldırım Belediye Meclis Üyesi ve Gurup Sözcüsü Mehmet Yılmaz’a ait. 

Yılmaz; “Bütün bu çabaların sebebinin ülkemizin gerçek gündemini perdelemek örtmek, açlık ve sefalet içerisindeki milyonların çığlıklarını kapatmak olduğunu biliyoruz. Ancak ebadı, cinsi, niteliği ne olursa olsun hiçbir örtü, Türkiye’nin gerçek gündemini kapatmaya, örtmeye yetmiyor!

Eleştirileri çarpıtmak, eleştiri sahiplerini “hain” ilan etmek, problemleri örtme, gerçek gündemi kapatma çabaları herkese kaybettiriyor.

Bir tarafta yandaşın silinen milyarlarca vergi borcu siliniyor, öte yanda işini, aşını kaybeden dar gelirliler, artan intihar vakaları…

Yolsuzlukları, yasakları ve dolayısıyla yoksulluğu bitirme iddiasıyla iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisinin 19 yılın sonunda yönettiği yoksulluktan medet umar hale geldiğini görüyoruz. Ayyuka çıkan yolsuzlukları, kural tanımaz uygulamaları örtmek kapatmak için de akla hayale gelmez yasaklamalarına şahit oluyoruz.

Müflis tüccar üretip satmak, yapıp satmak, alıp satmak işlerini beceremeyince, para kazanmak için yeni yollar bulamayınca eldeki kaynakları satmaya başlarmış!

Yıllardan beri çağın gerektirdiği alanlara, eğitime, üretim yatırım yapmak yerine betona, ranta yatırım yapanlar bu gün defineci gibi memleketin bakir kalmış her köşesini köstebek yuvasına çevirmekten geri durmuyorlar. Milyonlarca yılda oluşan doğal değerlerimizi, güzelliklerimizi yıllar içinde hoyratça yok ediyoruz. Kazandıklarımız tahrip ettiklerimize değer mi? Bu torunlarımıza yapacağımız en büyük ihanettir.

Yıldırıma değer katacak, hayat standartlarını yükseltecek hayaldeki, bültenlerdeki, reklamlardaki Yıldırım’ı pazarlamak mı, yoksa günlük hayatta insanların hayatını idame ettirdiği mahallelerin parklarının, cadde ve sokaklarının iyileştirilmesi mi?

Rutin belediyecilik faaliyetleri dışında döneminizde pek fazla bir şey yaptığınız söylenemez. Son günlerde özellikle çevre ve sokak hayvanlarını koruma konusunda farkındalık oluşturmaya yönelik olumlu çalışmaları da görüyoruz. Yıldırım’da çok şey yapılmasa da, çok şey yapılıyormuş algısı, çok iyi yapılıyor!

Geçtiğimiz hafta Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un katılımıyla Vakıf Köy Kent Parkının açılışını yaptınız. “Vakıf Kent Parkı ve Spor Tesisimiz hem sporun hem de eğlencenin kesiştiği adreslerden biri oluyor” diyorsunuz. Yıldırım’a değer katacak proje olduğu doğrudur. İyi güzel de, ulaşım için yeterli yol olmayınca insanlar buraya nasıl gelecek, nasıl yararlanacak? Parkla ilgili fikrini sorduğum bir esnaf, “Denizin ortasına güzel bir ada yaptılar. Ben bu adaya nerden gideceğim? Benim teknem yok, sandalım yok ben bu adaya nasıl gideceğim? Arabam yok, ben bu yoldan parka yürüyerek nasıl gideceğim? Park çok güzel ama yol yok, köyden parka nasıl gideceğim? İki araç karşılaştığında ezilmemek için ya çalılara ya da tellere dayanıyoruz” dedi. Köy içinden parka gidip döndüğümde anlatılanlara bizzat şahit oldum. Araçlardan korunmak için yayanın çalıların arasına girmek zorunda kaldığını gördüm.

Bu yolda yürüyen her an her saniye kazayla, kaza riski ile karşı karşıya. Yollar bahçe sınırını oluşturan tellere, duvara ve çalılara sıfır mesafede. İnsanın yürüyeceği bir alan, bir kaldırım yok. Bu yolda öğrencilerin de okula gidip gelmekte olduğu göz önüne alındığında, yaya ulaşımı için acilen genişletilmesi ve yol kenarlarına kaldırım yapılması gerekmektedir.

Bakan Kurum, açılışında yaptığı konuşmada “Milletimizin sağlığını tehdit eden hiçbir maddenin, bu ülkeye girmesine asla müsaade etmedik, etmeyeceğiz. Bu noktada son derece titiz ve kararlıyız” demiş.

Ne yazık ki gerçekler hiç de bakanın dediği gibi değil. Geçtiğimiz günlerde Adana’da yaşananlar da bunun en güzel örneğidir. Sadece 2019 yılında AB ülkelerinde 455 bin ton plastik çöp ithal edilmiş. Bu miktar her gün, her biri 15 ton kapasiteli 83 kamyon çöp demek. Salgın döneminde tek kullanımlık plastik atık miktarının yaklaşık %50 arttığı tahmin edildiğinde yukarıdaki miktarın daha da artmış olduğu tahmin edilmektedir.

Sözde, plastik atıkların çevreye verdiği zararların önüne geçmek maksadıyla, daha az kullanılması için marketlerin poşetleri parayla satması kararı alındı. Böylece plastik poşetlerin çevreye verdiği zararlar azaltılacaktı.

Ülkemizde çevrecilik konusunda demeçler verilip, plastik atık miktarını azaltmaya yönelik adımlar atıldığı iddia edilirken, öte yandan “Milletimizin sağlığını tehdit eden hiçbir maddenin, bu ülkeye girmesine asla müsaade etmedik, etmeyeceğiz” deyip, AB ülkelerinden Türkiye’ye kirli ve karışık plastik atık ithal edilmesine izin vermek birbiriyle taban tabana zıttır.

Bu atıklar Vakıf mahallemizde olduğu gibi, genellikle birinci sınıf tarım arazileri üzerinde depolanmakta, büyük bir bölümü de dönüştürülemeyen işe yaramaz maddelerden oluştuğu için yakılarak imha edilmektedir. Atıkların yakılmasıyla açığa çıkan kimyasallar havayı, toprağı ve suyu kirletmektedir. Sonuç olarak uzun yıllara yayılan etkisiyle de insan ve diğer canlıların geleceğini tehdit etmektedir.

Mahalle sakinlerini en çok etkileyen problemlerden biri de her akşam saat 9’dan sonra Hurdacılar Sanayi Sitesinde yakılan bakır kablolar ve plastik atıkların ortaya çıkardığı pis koku ve duman. “Bırakın balkona çıkmayı kapımızı, penceremizi dahi açamıyoruz. Bazı akşamlar Zabıta geliyor, zabıta gidince aynı işlemler devam ediyor” diyorlar. Gerekli denetimlerin yapılması ve bu kirliliğin derhal önüne geçilmesi gerekir.

Mahallede fabrikaların su ihtiyaçlarını kazdıkları sondaj kuyularında karşılıyormuş. Zaman içinde fabrika sayısı, buna bağlı olarak da su miktarı artınca, haliyle kuyu sayısı da artmış. “Burada 10 metrede su çıkarıp bahçelerimizi sularken, şimdi 100 metreden su çıkmıyor” diyorlar. Ayrıca fabrikalar atık suyu flitre etmeden dereye döktükleri de söyleniyor.

Mahallenin bir başka sıkıntısı da düzgün yapılmayan asfalt yüzünden köstebek yuvasına dönmüş ara sokaklar. Özellikle Mescidi Aksa Cami civarındaki sokaklar. Asfaltlama düzgün yapılmadığı için çukurlar oluşmuş. Hafif bir sağanak yağmurda sokaklar göle dönüyor. Yağmur biraz şiddetini artırdığında göl olan sokaklarda dize kadar ıslanmadan yürümek mümkün olmuyor.

Gördüklerimiz bizde ve vatandaşta bazı mahallelerin ihmal edildiği algısı oluşturuyor. İlçemizde bulunan 69 Mahalleden bazılarının daha iyi hizmet almasına karşılık bazı mahallelere hizmet gitmediği iddia ediliyor. Yıldırım’da imtiyazlı mahalleler mi var? Neden her mahalle belediye hizmetlerinden eşit şekilde yararlanmaz?

Harita arazinin, fotoğraf da insanın kendisi değildir. Fotoğraflardaki, bültenlerdeki Yıldırım’ı sahada da görmek istiyoruz. İmtiyazlı mahallelere değil, her mahalleye hizmet istiyoruz. Unutmayalım, eylemlerimizle desteklemediğimiz sözler inandırıcı olmaz!” dedi

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?