“Bir İkizdereli olarak birde ben anlatayım!”

“Bir İkizdereli olarak birde ben anlatayım!”

Rizeli olan enbursa.com Köşe Yazarı Yüksel Baysal kendi memleketindeki mücadeleyi Bursalılar ile paylaştı.

Yüksel Baysal’ın kaleminden büyük mücadelenin sırlar ve şifreleri;

İkizdere…

Çocukluğumun, ilk gençliğimin ülkesi…

İlk aşklarımın, acılarımın yaşandığı topraklar…

Çok çalışmayı, zorlu coğrafyada ayakta kalmayı emekleyerek öğrendiğim doğum yerim…

****

1962 yılının bir soğuk kış kışı günü doğdum Rize-İkizdere’de…

Eski adı Manle, sonradan Kirazlıköyü, şimdi ise Güney mahallesi adını alan, ilçe merkezine 2 kilometrelik bir yerleşim yerinde geçti çocukluğum, ilk gençliğim…

Şimdi yılda bir kez gidiyorum, o topraklara hasreti kucaklamak ve çayla uğraşan annemi görmek için…

Çocuk sesleriyle inleyen, cıvıl cıvıl olan köyüm-mahallem şimdi derin sessizlik içinde…

1970’li yıllardan itibaren göç edenler geri dönmedi, kimi Avrupa’ya gitti, kimi yurdun dört bir yanına dağıldı.

En büyük parça İstanbul’da kaldı.

Kadıköy’e, Bakırköy’e giderseniz İkizdere’yi görürsünüz; birinde Manleliler vardır, ötekisinde Kafkameliler…

****

Ben de 12 Eylül 1980 sonrasında İstanbul’a göç etmek zorunda kaldım İkizdere’den…

Bir tür sürgündü, gözaltılardan kaçıştı benimkisi…

Üniversiteyi kazanınca da Ankara’ya düştü yolum.

Yine de en çok anıyı ben İkizdere’de biriktirdim, tam 18 yılım dolu dolu geçti ilçemde…

İlk gençlik eylemlerinden ötürü gözaltına alınıp, salındığımda ne yapacak işim ne de gidecek okulum vardı.

İkizdere benim için dört tarafı dağlarla çevrili, ortasında dere akan bir açık cezaeviydi.

Herkes göç ettiği için de insan kıtlığı yaşıyordum.

Meteliksizin kahvesinde briç oynardık; sert tartışmalar olurdu aramızda…

İsmail Azaklı ile Yahya Tavukçu ile bir sokaktan ibaret olan ilçede yukarı aşağı volta atardık, kitaplardan, felsefeden konuşurduk.

****

Taşını, toprağını, ağacını ezberlediğim İkizdere şimdi Türkiye’nin gündeminde…

İş makinalarıyla dümdüz etmeye çalıştıkları çocukluğumda sık sık yolumun düştüğü Eşkencedere, annemin köyü Pakorom’un giriş yolu…

Ethone (Gürdere) ile Pakorom(Cevizlik)’un bitiştiği nokta…

Dağlarında çiçekler, ormanında ağaçlar, suyunda benekli balıklar aramak varken, gidip de taşını bulmuşlar, analiz edip, “Evet buradan deniz dolgu taşı çıkar” demişler.

Hayret, bu nasıl bir gayret?

****

Devletin çay alımı dışında ilgisi hiç olmamış oysa bu ilçeye…

İlk çay üretimi de 1980’li yıllarda gerçekleşmiş…

İlk getirenlerden biri Halk Eğitim Müdürü olan babam Kemal Baysal…

Israrla, ‘Bizim buralarda çay olmaz. Hava soğuk, kışın kar yağar, Erzurum ikliminden etkilenir’ deseler de babam inat etmiş, çay üretimi öyle başlamıştı.

Şimdi dünyanın en iyilerden biri olarak kabul ediliyor Rize-İkizde çayı…

Çünkü karın altından çıkarılıyor bu çay…

Çay-kur onun için organik çay merkezi ilan etmiş İkizdere’yi…

Fabrika yok, hava kirliliği yok denecek kadar az, çevre tertemiz!

Orman denizi her gün yeniden üretiyor temiz havayı…

****

Bol yağmur yağar Rize’ye de İkizdere’ye de…

Dereler birleşir İkizdere olur köprünün başında…

Önce HES rantçıları dadandı İkizdere’ye…

İlçemin o güzelim suyunu HES’lere aktarmak istediler.

53 kilometrelik vadiye 26 HES yaparak, doğayı yok etmekti hedefleri…

Ama mücadele edenler kazandı, üç HES’le şimdilik kurtuldu o güzel ve yeşil vadimiz…

TARKAN TEVETOĞLU!

Burada Tarkan Tevetoğlu’na bir parantez açmam lazım.

İkizdere’nin onurudur, gururudur.

Buradaki mücadeleye de sahip çıkmıştır.

Benim çocukluğumda, köyüm Manle ile İkizdere’den Erzurum’a giden yol üzerindeki köy Mize yayla davası güden düşman iki köydü.

Biz Manle, Tarkan ise Mize’dendi.

Paylaşılamayan araziler nedeniyle yayla evlerinin karşılıklı olarak yakıldığını anımsıyorum.

Silah atışları oldu ama öldürme, yaralama hiç olmadı, araya kan davası girmedi.

Biz büyüyüp henüz dünya kirlenmemişken solcu köy Mize’nin gençleriyle İkizdere içinde bir araya geldik, barıştık.

Ve kavga o günden sonra bir daha olmadı.

İKİZDERE-KALKANDERE KAPIŞMASI!

Türkiye’nin hemen her yerinde böyledir; komşu ilçeler, iller arasında rekabet nedeniyle sorun oluşur.

İkizdere ile Kalkandere komşu iki ilçedir ve yüklenici Mehmet Cengiz ise Kalkanderelidir.

Erhan Karadağ’ın söylediği gibi yemşeyil vadinin yüzünü sıyırıp, dallarını koparıp, canını almak istiyor İkizdere’nin, Eşkencedere’nin…

Keşke, komşu ilçenin büyük işinsanı İkizdere’ye bu kötülüğü yapmasa, dağını-taşını oyup, ormanlarını yok etmese…

Düşünün ÇED raporuna bile gerek yok kararı verdiler.

Taşı doğanın kalbinden söküp almak bir yanlış…

Eşkencedere vadisinden yukarıya doğru dozerler, kepçelerle ağacı, yaprağı, çiçeği, böceği kısaca canlıyı, kuşu yok etmek bin yanlış…

****

Ve onlar bu yanlışı yapmaya devam ederken, İkizdere de ayağa kalktı, vermeyeceğim ‘Taşımı, toprağımı, kuşumu, suyumu, balığımı, ağacımı, ormanımı’ dedi.

Rize’den, Tayyip Erdoğan’ın memleketinden ses çıkmaz sandılar.

Oysa ‘Biat’ etmez Rizeli…

Doğru bildiğini yanlış da olsa sonuna kadar savunur.

Şimdi de kendi topraklarına tecavüz edilmesine karşı direniyor.

Türkiye bu mücadele şapka çıkarıyor.

Ben de uzaktan destek vermeye çalışıyorum…

Selam olsun İkizdere’me…

Selam olsun direnen komşularıma…

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?