Yaşam Hakkı

Yaşam Hakkı

Yedi genç, Yedi esnaf, Yedi işsiz, Yedi parasız, Yedi yoksul…

Son bir hafta içinde yedi umutsuz, yedi geçim kaygısı yaşayan, yedi evini geçindiremeyen insan intihar etti. Canına kıydı. Geride boynu bükük eşler, geleceği karartılmış çocuklar bırakarak. Bir insan bilerek ve isteyerek nasıl canına kıyar? Nasıl ölüme gider?

Bir çiçeği koparmaktan, bir karıncayı ezmekten çekinen bir insan kendi canına nasıl kıyar? En kutsal bir hak olan yaşama hakkını insan kendi kendine elinden nasıl alır? Nasıl bir duygudur, nasıl bir psikolojidir kendi yaşamına son vermeye yönelten?

Neden bu intiharlar, cana kıymalar, ölümler? Oysa en temel haktır, yaşama hakkı. Bu hak karşısında diğer haklar türev, ikincil haklar konumundadır. Diğer tüm hakların kullanımı ve varlığı bu hakka bağlıdır. Bu yönüyle yaşama hakkı mutlak bir haktır.

Yaşama hakkı diğer hak ve özgürlüklerin kullanımı açısından da çok önemlidir. Bu hak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca ve Anayasamızda herkesin yaşam hakkı yasalarca koruma altına alınmıştır. Yasalarla güvence altına alınmış yaşama hakkını, insanlar kendi elleriyle yok ediyor.

Aslında nedeni belli. İşsizlik, yoksulluk, geçim kaygısı. Zaten insanlar, güç bela yaşamlarını sürdürmeye çalışırken bu salgın bu yoksul kesimi derinden etkiledi. Siftah yapamadan kepenk kapatan esnafın, işinden çıkarılan ya da ücretsiz izne çıkarılan işçiler, emekçiler; ürününü satamayıp tarlada bırakan köylüler; evlerine kapatılıp özgürlükleri ellerinden alınan emekliler…

Özetle toplumun büyük çoğunluğu. Evine ekmek götüremeyen, çocuğunun yüzüne bakamayan babalar; tencere kaynatamayan analar, iş bulamayan gençler… İşçiler, emekçiler, emekliler, köylüler, gençler. Tümü yokluğun, yoksulluğun pençesinde. Tüm umutlarını yitirmişler.

Geleceğe ilişkin umutları yok. Gelecekleri karanlık, kapkaranlık.. Tünelin ucunda ışık yok. Yöneticilerin umurunda değil, kapanan dükkanlar, işsiz kalanlar, canına kıyanlar…

Oy derdinde, rant peşinde. Çözüm yok, çaba yok. Hani masallarda kötüler için ceza seçeneği sunulurdu: ” Kırk katır mı yoksa kırk satır mı? ” diye. Şimdi de halkımıza iki seçenek sunuluyor: ” Corona’dan mı ölmek istersiniz yoksa açlıktan mı?”

Sanırım halkımız Corona’dan ölmektense açlıktan ölmeyi yeğliyor. Belki de bir yerlere mesaj vermek istiyor. Yaşamak, var olmaktır. Var olanı sevmektir. Yaşamak, en doğal haktır.

Bu hakkın son kullanma tarihi de yoktur. Devlet, yasalarla güvence altına alınmış yaşama hakkını korumak, yurttaşlarını yaşatmak zorundadır.

Ünlü ozanımız Tevfik Fikret’in dediği gibi; ” Vatan için ölmek de var; fakat asıl borcun yaşamaktır.”

Yaşayalım ve yaşatalım. Yaşamak güzel şey.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?