Salgınla Mücadelede Sağlık Personeli Yalnız Bırakılıyor…Özel Sağlık Kurumlarının Kamulaştırılmalı…

Salgınla Mücadelede Sağlık Personeli Yalnız Bırakılıyor…Özel Sağlık Kurumlarının Kamulaştırılmalı…

Bursa Tabip Odasından tam kapanma açıklaması; “Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye ‘de  ilk covid-19 vakasının görüldüğü 11 Mart 2020 tarihinin üzerinden neredeyse 16 ay geçti. Resmi açıklamalara göre salgının başından beri toplam 4 milyon 788 bin 700 kişi covid-19  enfeksiyonuna yakalandı, hastaların 4 milyon 255 bin 714 ‘ü iyileşirken 39 bin 737 kişi maalesef yaşamını yitirdi. Bilim insanlarına göre ise gerçek hasta ve ölüm sayıları açıklananın çok üzerinde.

Salgının başından beri veri paylaşımı konusunda şeffaf olmayan yetkililer, şimdi de sağlık meslek örgütleri ve bilim insanlarının salgın yönetimi önerilerine kulak tıkayarak, günlük vaka sayısını  ‘beş binlere‘ indirme hedefiyle 29 Nisan Perşembe günü saat 19:00‘dan, 17 Mayıs Pazartesi günü saat 05:00‘e kadar ‘Tam Kapanma’ kararı alındığını açıkladı.

Hepimiz biliyoruz ki COVID-19 salgınında en çok bulaş kapalı ortamlarda ve toplu yaşanılan-çalışılan  yerlerde olmaktadır. Ancak yetkililerin açıklamalarından anlaşılmıştır ki üretim alanlarının pek çoğu kısıtlama kapsamının dışında kalmaktadır.

Henüz ‘aşı sırası’ gelmediği için aşılanamamış emekçiler fabrikalarında-işyerlerinde omuz omuza çalışmaya devam edecek, COVID-19 bulaşı emekçiler ve evdeki yakınları için risk olmayı sürdürecektir. Emekçilerin  yaklaşık yüzde 60‘ının çalışmaya devam edeceği bir ‘kapanmadan’ salgını kontrol altına alacak bir sonuç çıkmayacağı açıktır.
Salgınla mücadelede elimizdeki en önemli araç toplum bağışıklaması yani aşılamadır. Covid-19  aşılamasına 14 Ocak ‘ta sağlık çalışanlarının aşılanmasıyla başlanmış, aşılamada üç buçuk ayı geride bırakmamıza rağmen henüz iki doz aşısı tamamlanan kişi sayısı 8 milyon 936 bin 853‘e, bir doz aşı yapılan kişi sayısı ise 13 milyon 662 bin 372‘e ulaşmıştır.

Bilim insanları salgını kontrol altına alabilmemiz ve toplumsal bağışıklığı sağlayabilmemiz için en az 60 milyon kişinin çift doz aşıyla aşılanması gerektiğini söylüyor. İki doz aşıdan sonra bağışıklığın ne kadar süreceği ve rapel dozların gerekip gerekmeyeceği  belirsizliğini korurken, Türkiye’de aşılamayla sağlanacak toplumsal bağışıklığın ne kadar uzağında olduğumuz ortaya çıkıyor.

Aile sağlığı merkezleri ve hastanelerde çalışan sağlıkçılar halkı aşılamak için büyük çaba sarf ederken, randevu sistemindeki aksaklıklar veya aşı temininde yaşanan sorunlar nedeniyle  yurttaşların aşıya ulaşamaması bu çabaları boşa çıkarmaktadır. En kısa sürede ücretsiz, kesintisiz ve yaygın bir aşılama kampanyası  ile kaybedilen zamanı geri kazanmalıyız.

İnsanlık salgınlardan kurtulmak için aşıya ihtiyaç duyarken, pek çok ülke gibi ülkemizin de  dışarıdan gönderilecek aşıya bağımlı olması kabul edilemez. Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan, aşı çalışmaları ve aşı üretimi konusunda pek çok başarısı bulunan ancak zamanla atıl duruma getirilerek  2011 yılında kapatılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü aşı üretebilir durumda yeniden açılmalıdır.

Salgının yükü birinci, ikinci ve üçüncü basamaklar dahil kamu sağlık kurumlarının üzerindedir. Bazı hastalar hastanede yer olmadığı söylenerek sağlık gözetimi altında  kullanmaları gereken ilaçlarla evlerine gönderilmektedir. Örneğin her gün kan sulandırıcı iğne olması gereken hasta aile hekiminin telefonla yönlendirmesiyle iğneyi kendi kendine yapmak zorunda kalmaktadır. Kamu sağlık kurumları salgınla mücadelede hasta yoğunluğunu kaldıramıyorsa özel sağlık kurumları kamulaştırılmalı, hastaların tedavileri evde değil sağlık kurumlarında ve ücretsiz olarak sağlanmalıdır.

Pandemi nedeniyle işsiz kalanların, kayıt dışı çalışanların veya gündelik işlerde çalışanların sadece kapanma uygulaması boyunca değil, sürekli bir iş buluncaya kadar sosyal ve ekonomik açıdan devlet tarafından desteklenmesi (beslenme ve barınma giderleriyle faturalarının devlet tarafından karşılanması) salgında hayata tutunmaları için en az aşılanmaları kadar gereklidir.

Yalnız yaşayan engelliler, kronik hastalığı olanlar ve yaşlılar kısıtlama döneminde sosyal ve ekonomik destekten uzak kalmamalı, kısıtlama boyunca veya ihtiyaç olduğu sürece kişilerin bakımı devlet tarafından güvence altına alınmalıdır.

Kısıtlamadan muaf olan çalışanların çocuklarına (anne ve babası sağlıkçı olan çocuklar gibi) kreşlerin kapalı olduğu süre boyunca veya ihtiyaç olduğu sürece kamu kreşlerinde bakım hizmeti sunulmalıdır.
Sınırları iyi belirlenmemiş, altyapısı hazırlanmamış, bilimin önerdiği şekilde uygulanmayan ve yaygın aşılamayla desteklenmeyen ‘tam kapanma’ sokağa çıkma yasağından öteye gidemez.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?