Mümtazer Türköne İle İlgili Kafamı Kurcalayan Sorular

Mümtazer Türköne İle İlgili Kafamı Kurcalayan Sorular

21’ci dönem Bursa Milletvekili ve İYİ Parti Kurucular Kurulu Üyesi Orhan Şen ilk yazısı ile siz değerli okurlarımızla;

“‘’Bayram değil seyran değil eniştem beni neden öptü ‘’sözüne uygun bir şekilde ortada konuyla ilgili gündem olmamasına rağmen Devlet Bahçeli bir açıklama yaparak FETÖ davasının önemli sanıklarından Prf.Mümtazer Türköne’yi tanıdığını belirterek Türköne’nn davasının   tekraren ve titizlikle incelenmesini istedi. Bu isteğini dile getirirken de Mümtazer Türköne’nin 41 yıl önce şehit edilen kardeşi Mustafa Türköne’yi hatırlatıp bu talebine ‘’vefa’’ duygusunu gerekçe gösterdi.

Öncelikle, şehidimiz Mustafa Türköne’yi rahmet dualarımla anıyorum. Onun ve bütün ülkücü şehitlerimizin mekanları cennet olsun. Sadece Mustafa Türköne’nin değil bütün ülkücü şehitlerimizin hayatta olan yakınlarının ülkücü hareketin ‘’namusları’’ olduğunu ve ülkücü hareketin onlara her konuda sahip çıkmasının gerektiğini düşünüyorum.

Ancak, ’’vefa’’ konusunda çok hassas olmadığını bildiğimiz Bahçeli’nin sıra Mümtazer Türköne’ye  gelince birden bire ‘’vefa  gerekçesinin arkasına sığınması’’ dikkat çekicidir.

Çünkü, vefa gösterilmeye çalışılan Mümtazer Türköne çok uzun zaman önce ‘’ülkücü mahalleden’’ ayrılıp  başka mahallelere taşınmış birisidir.. Önce Tansu Çiller’in danışmanlığı ardından da FETÖ ile olan ilişkileri kamuoyunun bildiği hususlardır. FETÖ  ye hizmet hususunda  en radikal tavır sergileyenlerden birisi hiç şüphe yok  ki Mümtazer Türköne’dir.

Türköne’nin Türklüğü, devletimizin üniter yapısını, anayasamızın değiştirilemez ilk üç maddesini ,ordumuzu  hedef alan söylemleri  ve bunların değiştirilmesiyle ilgili her türlü etkinlikte başı çekmesi hafızalarımızdayken böyle birine şu yada bu sebeple sahip çıkmanın yanlış olduğunu hele ki bu sahip çıkışta ülkücü şehidimiz Mustafa Türköne’nin arkasına sığınmanın en  başta merhum şehidimize yapılmış bir saygısızlık olduğunu düşünüyorum.

 Benim asıl değinmek istediğim konu başka. Bir insan elbette 40 yıl öncesi gibi düşünmeyebilir,  eski fikirlerinden vazgeçebilir. Siyasi literatürde  bu tip davranışlarda bulunanlara ‘’dönek’’ deniliyor. Siyasi tarihimizde bu tip örnekler çok fazla vardır. Mümtazer Türköne’de bir  ‘’dönek’’tir.

Benim  dikkatinizi çekmek  istediğim konu şu.12 Eylül öncesi  Ülkü Ocakları Genel Merkez yöneticiliği yapan ve ülkücü dergiler çıkarıp, yazdığı  ‘’ateşli’’ yazılar ve bildirilerle  dikkat çeken Mümtazer Türköne bir açıklamasında, hayatının hiçbir döneminde MHP li olmadığını ayrıca rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş’i de sevmediğini söylüyor.

Ülkü Ocakları resmen olmasa da o dönemde de bu dönemde de MHP’nin yan kuruluşu değil midir? Ülkü Ocakları rahmetli  Alparslan Türkeş’in talimatıyla kurulmuş isim babalığını da rahmetli Dündar Taşer yapmamış mıydı?   MHP li olmayan ve Türkeş’i de sevmeyen birisi MHP’nin yan kuruluşu olan  Ülkü Ocakları Genel merkez yönetiminde görev neden almıştır?

Ülkücü dergilerde yazdığı ateşli yazılar ve bildirilerle ülkücülere ‘’gaz’’ veren  Mümtazer Türköne’ye bu makamlara gelmesi için  kim yada kimler   referans olmuşlardır?

12 Eylül öncesinde  Ülkü Ocakları Genel merkezinde görev alan daha  kaç tane   Mümtazer Türköne tipli ‘’görevli’’ vardı? Bunları Ocak Genel merkezine kim yada kimler  ‘’yerleştirmişti’’?

Devlet Bahçeli aradan yıllar geçtikten sonra böyle ‘’dönek ve defolu ‘’ birisine sahip çıkma ihtiyacını neden hissetmiştir?

Bence bu soruların cevabı bulunabilirse  gerek 12 Eylül öncesi dönemde gerek yaşadığımız dönemde ait kafamıza takılan  ve  cevabını bir türlü bulamadığımız birçok sorunun cevapları da  bulunmuş olacaktır.”

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?