ESKİ TAS ESKİ HAMAM

ESKİ TAS ESKİ HAMAM

Corona’nın ülkemize ve yaşamımıza girmesi üç ayı geçti. Gün hesabına vurursak (90) doksan günü aştı. Corona ile yatıp kalktık. Corona ile uyuduk, uyandık. Corona ile ilgili düşler gördük, karabasanlar (kabuslar) yaşadık.

Yeni terimlerle, yeni kavramlarla tanıştık. Bulaşı, maske, entübe gibi sözcükler girdi sözlüğümüze. Evlere hapsolduk. Sokağa çıkamaz, sevdiklerimize sarılamaz olduk.

En yakınlarımıza, en sevdiklerimize yaklaşamadık. Uzaktan “merhaba” dedik. Haber bültenlerinin meraklı izleyicileri olduk. Sayılara indirgedik insan yaşamını. Yapilan testlerin, hastalığa yakalananların, solunum aygıtına bağlananların ve yaşamını yitirenlerin sayıları ile ilgilendik.

Sayılar artınca üzüldük, azalınca sevindik. Az sayıdaki ölenler için neredeyse mutlu olduk. Neredeyse zil takıp oynacak duruma geldik. İnsan yaşamının değerini anlayamadık. Doğaya verdiğimiz yıkımın, zararın ayırdına varamadık. Doğanın uyarılarına kulak tıkadık, görmezden geldik.

Tek düşündüğümüz sokağa çıkmak, arkadaşlarla buluşmak, yaşantımızı kaldığımız yerden sürdürmekti. Bilim insanlarının ( maske takun, kişisel uzaklığa dikkat edin, ellerinizi sabunla ve bol suyla yıkayın vb) uyarılarına önem vermedik, özen göstermedik.

Salgının ilk günlerini ev hapsinde geçirdim. Kendimi oyalayacak uğraşlarım, ilgi alanlarım olsa da özgürlükten yoksun olmak sıkıcı geldi. İkinci yarıyı köyümde geçirdim. Özgür ortamda, bağ bahçe işleriyle uğraştım. Ağaç ve çiçek fidanlarıyla sebze fideleri diktim.

Üretimde bulundum. Doğa ile içiçe keyifli günler yaşadım. Yeni adıyla yeniden normalleşme başlayınca birkaç günlüğüne kente geldim. Biriken işleri yapmak, dostları ve arkadaşları görmek, onlarla özlem gidermek istedim. Geldiğime pişman oldum.

İnsanlar, bugüne değin yaşadıklarından hiç ders çıkarmamışlar. Yasaklara karşın maske takan sayısı çok az. Takanların bir bölümü de aksesuar niyetine takmış. Ya çenesinin altında duruyor ya da tepesinde. Sosyal mesafeye uyan yok. El yıkama, dezenfekte etme rafa kalkmış.

Böyle olunca da Corona, daha da güçlenerek ortaya çıkmış ve saldırıya geçmiş. Hastaneler yeniden eski günlerine dönmüş. Sizin anlayacağınız Eski tas, eski hamam olmuş. Günümüz dünyasında yaygın olarak kullanılan ve bir tabloyu anlatmak adına önemli bir söz kalıbıdır ESKİ TAS ESKİ HAMAM.

Öyküsünü anlatarak bitirelim yazımızı. Zamanında Edirne’de vakıflara ait harap bir hamam varmış. Hamam çok bakımsızmış ve işsiz güçsüzlerin barınağı haline gelmiş. Vakıf yönetimi bu hamamı onarmaya ve işler hale getirmeye karar vermiş.

Gerekli ödenek ayrılmış. Onarma işini bir görevli üzerine almış. Görevli hamamı tepeden tırnağa onarmak yerine ufak tefek yenileştirme ile işi geçiştirmeye göz boyamaya çalışmış. Bu iş için ayrılan binlerce altını da cebe indirmiş. Eski hamamın dört yanını da boyattıktan sonra yöneticileri çağırmış: – Onarım işi bitti. Hamam yenilendi gelin teslim alın. Vakıf yöneticileri gelip hamamı gezmişler ve ne görsünler. Hamam allanıp pullanmış ancak tam anlamıyla onarım yapılmamış.

Kuruldaki üyelerden birisi hamamı köşe bucak dolaşırken eski hamamdan kalma taslar bulmuş. Bunları getirip vakıf yöneticilerine göstermiş ve “Gördüğünüz gibi her şey eski tas eski hamam. Bu onarım işi kabul edilemez. Yeniden yapılmalıdır” demiş.

Bunun üzerine hamam yıktırılıp yeniden yaptırılmış ve o dönemden “ESKİ TAS ESKİ HAMAM” sözü günümüze kadar gelmiş. Corona günleri başladığında ” Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” gibi iddialı savlar vardı.

Şimdi görüyoruz ki değişen bir şey yok. Değişiklik görüntüsü altında hiçbir şey yapılmamış; hiçbir şeyi değişmemiş, her şey eski durumunda kalmış. Eski tas eski hamam, varlığını sürdürüyor.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?