Aslında Ne Oldu?

Aslında Ne Oldu?

Yılmaz Özdil’den Petrol Bölgeleri üzerine okunması gereken bir yazı…
“Bizimkiler ateşkes yaparak “zafer kazandık” diyor.
 
 
Pkk’yı kurtaran, Işid’i Türkiye’ye kakalayan Trump ne diyor?
 
“Petrolü güvenceye aldık” diyor.
 
 
Hangi petrolden bahsediyor derseniz?
 
 
Irak’ta 160 milyar varil petrol rezervi var.
 
Bunun 45 milyar varilinin Kuzey Irak’ta, 115 milyar varilinin Şii hakimiyetindeki yataklarda olduğu biliniyor.
 
 
Saddam imha edilince, Barzani aniden Dubai şeyhi gibi oldu.
 
Exxon Mobil, Chevron, BP, Shell, Total gibi Batı’nın petrol devi şirketleriyle anlaşmalar imzaladı.
 
 
Rus ve Çin şirketleri ise, Kuzey Irak dışındaki bölgelere girdi.
 
Rus devi Lukoil mesela…
 
Basra’da, 20 milyar varil rezerve sahip olan Batı Kurna-2’ye oturdu.
 
10 milyar varil rezerve sahip olan Batı Kurna-1 eskiden komple Exxon Mobil’e aitti, Çin devlet şirketi PetroChina geldi, Amerikalılara şöyle biraz kenara çekil bakayım denildi, Çinliler oraya çöktü.
 
 
Irak’ı inek gibi sağmaya başladılar.
 
 
Batı’nın payı daha azdı.
 
Rusya ve Çin’in payı fazlaydı.
 
 
Kuzey Irak’ın kendi başına petrol ihraç etmesine izin vermeyen Bağdat yönetimi, Irak’ın günlük toplam petrol üretimini 10 milyon varile çıkarmayı hedefliyordu.
 
Bunu başarırsa… Petrol gelirinde Suudilerle eşit hale gelecekti.
 
Suudi’nin Katar’ın Kuveyt’in borusu eskisi kadar ötmeyecekti.
 
 
Şak…
 
Işid icat oldu!
 
 
Suudi Arabistan istihbaratı tarafından organize edildi.
 
Kendilerini ABD düşmanı zanneden köktendinci fanatiklerden oluşuyordu ama, tam tersine, ABD çıkarlarına hizmet ediyordu.
 
Usame bin Ladin’in terör kariyerini başlatan Prens el Bender’in fikriydi, hakikaten büyük zeka isteyen, ölümcül bir örtülü faaliyetti.
 
Afganistan’da Kafkasya’da Bosna’da Lübnan’da Irak’ta Libya’da kullanılmışlardı, şimdi de Suriye’ye sevkedilmişlerdi.
 
 
Suriye’den Irak’a yayılarak, dehşet dengesi kurdular.
 
Önlerine çıkan herkesi öldürdüler.
 
Tahran-Bağdat-Şam hattını kopardılar.
 
Tesadüf işte…
 
Sadece Kuzey Irak’a dokunmadılar!
 
 
Barzani’ye karşı mantar tabancası bile patlatmadılar.
 
 
Aksine…
 
Irak’ı ortadan ikiye böldüler, kuzeyle güneyin arasına girdiler, tampon bölge oluşturdular, bu hamleyle Barzani’nin Kerkük’ü almasına vesile oldular!
 
 
Işid denilen örgüt, sadece Suudilere ve Barzani’ye yarıyordu.
 
 
Kuzey Irak’ın petrolünü Akdeniz’e akıtmak için Kuzey Suriye’de koridor açmak gerekiyordu.
 
Bu yüzden, Işid katilleri şakır şakır kafa kesmeye başladı.
 
Ama bu arada çok enteresan bir şey oluyordu… Kafa kesme görüntülerini Batı medyası aracılığıyla dünyaya duyuruyorlardı.
 
Köktendinci ilkel örgüt, en gelişmiş iletişim teknolojisini kullanıyordu!
 
Çünkü aslında…
 
Tıpkı Libya’da olduğu gibi, Suriye’ye de NATO müdahalesi yapılacaktı.
 
Işid cinayetleriyle dünyanın gözü korkutuluyor, bu vahşi görüntülerle NATO müdahalesine zemin hazırlanıyordu.
 
 
Şak…
 
Rusya hamle yaptı.
 
 
Suriye’ye NATO müdahalesi an meselesiyken…
 
Rusya, Ukrayna’ya daldı!
 
 
Esad rahat nefes aldı.
 
 
Aslına bakarsanız, Ukrayna hedef şaşırtmaydı.
 
Moskova zaman kazanmaya çalışıyordu.
 
Askeri açıdan Suriye’de yeteri kadar güçlü değildi.
 
Dünyanın dikkati Ukrayna’ya yoğunlaşmışken, bizim boğazları şehir hatları vapurları gibi kullanmaya başladı, Karadeniz’de ne kadar savaş gemisi varsa, hepsini Suriye’ye götürdü, savaş uçakları götürdü, asker götürdü, Tartus deniz üssünü büyüttü, hava üsleri inşa etti, hayalini kurduğu “sıcak denizlere” indi.
 
 
Suriye’ye kalkan oldu, NATO müdahalesini imkansız hale getirdi.
 
 
ABD ve Avrupa Birliği geç de olsa Putin’in ne yapmak istediğini kavradı, Ukrayna meselesini mazeret yaparak, Rusya’ya ekonomik yaptırım uygulamaya başladılar.
 
 
İşte o anda, sürpriz yaşandı.
 
Fransız petrol devi Total’in ceo’su Christophe de Margerie, Batı’nın Rusya’ya ambargo uygulamasına karşı çıktı.
 
 
Total dediğin, zurna değildi.
 
Dünyanın en büyük 11’inci şirketiydi, 130 ülkede faaliyet gösteriyordu, Total’in ne dediği pekçok ülke liderinden önemliydi.
 
 
Total’in Fransa’dan bağımsız karar vermesi mümkün müydü?
 
Elbette değildi…
 
Fransa, bir taraftan Avrupa Birliği’nin yaptırım kararına uyuyor, öbür taraftan, Rusya’nın yanında olduğunu göstermek istiyordu.
 
 
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
 
Total’in ceo’su Christophe de Margerie, Moskova’ya gitti, Putin’le görüştü, Paris’e dönmek üzere Vnukova havalimanına geldi.
 
Özel uçağına bindi.
 
Havalanmak üzere pistte hızlanırken, o da ne, önlerine kar küreme aracı fırladı, dört metrelik kar küreme kepçesi uçağa çarptı, tekerlekleri yerden kesilmiş olan uçak, piste çakıldı, alev alev sürüklendi.
 
Total ceo’su, pilotlar, hostes, uçakta dört kişi vardı, hepsi öldü.
 
Batı bloğunda yeralıp, Putin’i destekleyen tek kişi, kendisini en güvenli hissettiği yerde, Putin’in başkentinde, can verdi.
 
 
Filler tepişirken çimenler ezilir…
 
Bu defa, filler tepişirken gergedan ezilmişti.
 
 
Üç ay sonra…
 
Paris’te mizah dergisi Charlie Hebdo basıldı.
 
 
Işid görünümlü iki tetikçi saldırmıştı.
 
Güya, Hazreti Muhammed karikatürlerine tepki göstermişlerdi.
 
 
Gerçekten öyle miydi?
 
 
Hiç beklenmeyen iki adresten iki açıklama geldi…
 
İran cumhurbaşkanı, İslam adına başvurulan terörizmi kınadı.
 
Hizbullah lideri Nasrallah ise “radikal İslamcılar, Hazreti Muhammed’e hakaret eden karikatüristlerden daha fazla zarar veriyor” dedi.
 
 
Yani?
 
Şiiler, Sünni kökenli terörizmi kınıyordu.
 
 
Sonra?
 
İngiltere, Almanya, İtalya, Hollanda, İspanya, 50 kadar Batılı ülkenin başbakanı, Paris’te protesto yürüyüşü yaptı.
 
ABD sadece büyükelçisiyle katıldı.
 
Halbuki, ABD adalet bakanı Paris’teydi.
 
Buna rağmen katılmamıştı.
 
 
Acaba katılmak mı istememişti…
 
Yoksa Fransa’nın tepkisi yüzünden mi katılamamıştı?
 
 
Yoksa siz hakikaten 50 ülkenin başbakanı, karikatüristler öldürüldü diye mi yürüdü zannediyordunuz!
 
 
Fransa mesajı almıştı…
 
Charlie Hebdo baskınından hemen sonra, Rusya’nın yanında durmaktan vazgeçti.
 
 
Fransa, Rusya’yla 950 milyon euroluk anlaşma imzalamıştı, iki adet helikopter gemisi satacaktı, Rusya parayı peşin olarak ödemişti, 210 metre uzunluğundaki gemiler 70’er adet helikopter taşıyabiliyordu, ismi helikopter gemisiydi ama aslında indirme-çıkarma gemisiydi, güvertesinde 16’şar helikopter taşırken, kargosunda 55’er adet tank taşıyabiliyordu.
 
Charlie Hebdo baskınından hemen sonra, Paris hükümeti Ukrayna meselesini gerekçe göstererek, bu anlaşmayı iptal etti, Rusya’ya teslim etmesi gereken gemileri vermedi, 950 milyon euroyu iade etti.
 
 
Yetti mi?
 
 
Üç ay geçti geçmedi…
 
Paris’te canlı bombalar patladı.
 
İnsanlara otomatik silahlarla ateş açıldı.
 
132 kişi hayatını kaybetti.
 
Gene Işid’ti.
 
 
Fransa’nın gardı iyice düştü.
 
O gemileri apar topar Mısır’a verdi.
 
Putin’e niyet, Sisi’ye kısmetti.
 
 
Ve…
 
Mısır o gemilerin parasını Suudi fonuyla ödedi!
 
 
Bilmiyorum gari, Trump’ın bahsettiği petrolü bi nebze olsun anlatabildim mi?”

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?